LEYLA LEYLA EYLER

-Erişemeyen ve aşkları uğruna yanıp kor olanlara ithafımdır-

 Ansızın, kontrolsüz bir şekilde bir takım his ve duygular ruh kapımı çalmadan gelir ve “İşte Buradayız Mehmet haydi yaz bizi. Senin için geldik erişemeyen ve aşkları uğruna yanıp adeta kor olanlar için yaz ve yazdıklarını yani bizleri güzel bir şiirinle de taçlandır” der gibi esir alırlar beni ve ben de yazmaya çalışırım.

Bu bir komut değil, emir hiç değil! Duygu seli çağlayan olmuş beni benden alıp bir başka âleme, gizeme götürüp “Leyla Leyla Eyler”i yazdırıyor ne için ben? Cevabı yok bu sorunun, olamaz da. Olmamalı da eğer olsaydı “Leyla Leyla Eyler” miydi hiç?

Bir rivayete göre Mecnun aşkı uğruna Mecnunluğunun son evresinde kendini ve kontrolünü bir daha asla bulamamak üzere yitirmiş bir şekilde “Leyla! Leyla!” diye Sina çöllerinde inlerken baktığı her yerde Leyla’sını görüyorken gerçek Leyla gelir ve onu bulur haline bakarak tarifsiz acılar çeker.

Tam o sırada Mecnun yani Kays bayılır hemen oracıkta uzun ve yorucu bir zaman sonra Mecnun ayılır ve tekrar Leyla’yı sayıklar durur. Leyla önüne dikilir Mecnun sorar kimsin sen der Leyla’yı tanımaz Leyla da:

“Ben aradığın, sayıkladığın Leyla’yım” der Mecnun, Leyla’ya bakarak:

“Âlemim Leyla oldu, kalbim Leyla ile doldu sen eğer Leyla isen peki benim Leyla’ma ne oldu?” diyerek çölde gözlerden kayboluncaya dek “Leyla!, Leyla!” deyip çekip gider.

Ben Mehmet duygu insanıyım.

Duygu seliyim aşka aşığım hele ki o aşk ilahi bir aşk ise yanarım, biterim, eririm aşkta aşk olur, yok olurum ben bu halime “Kal demeyip, Hal” diyorum. Acılarla yoldaşım.

Şiirlerle dost ve arkadaşım. Her kelime, her mısra içimdeki damlalardır.

Kendiliğinden damlayan riyasız ve maskesiz üstelik yalın sade ve makyajsız.

Zaten böyle olduğu için değil mi? Okurlarımızın beğenisini ve tekrar tekrar sanat, edebi yazmamı istemeleri bundandır diye düşünüyorum.

Üzülerek ve özür dileyerek belirtmeliyim ki şiir ve sanat, edebiyat ve duygusallıkta asla ısmarlama olmaz olamaz işin gizemine büyüsüne aykırıdır ısmarlanan duygusallık ancak ve ancak “mekanik” olabilir.

Beni anlamanızı ve beni bana, duygulara bırakmanız çok daha tabi, natürel olmaz mı? Temanın hakkını veremeden yalnız ve yalnız yazmış olmak için yazmak inanın beni üzüyor bu yazımda olduğu gibi affınıza ve anlayışınıza sığınıyorum değerli ve saygın okurlarımız.

O bensizliği, ayrılığı ölümü seçti ben de onu seçmiştim sonuç her ikimiz için de ayrılık, acı ve hicran oldu.

Ben onu ne unutabildim ne de yokluğuyla avunabildim yaşamak nefes almak, nabzın atması demek değildir.

Kabirlerinde yaşayanlar yaşarken bile kabir içinde olanların olduğuna inananlardanım.

Ayrılıklar sebepsiz bitenler, bitirilenler ölümün de ötesinde olan acı acılardır. Bu duyguyu tadanlar bilir. En başta da belirttiğim gibi “erişemeyen ve aşkları uğruna yanıp kor olanlar bilir”

Her şeyi satın almak mümkün olabilir ama duygu ve gözyaşları, sevgi, aşk asla, asla satın alınamaz yeryüzünde bir tek örneği yoktur olamaz da.

Azıcık ve minik bir şekliyle edebiyat kokan ve çoğu mekanik olmaktan öteye geçemeyen bu günkü yazımı değerlendirmeye almayıp görmezden gelin lütfen zira içinde açıklama ve tarif ve anlamlardan da öte bilgilendirme olan bir yazıya ben sanat demem sizler de demeyin.

“Leyla Leyla Eyler” i yazarken Leyla olamadım işte başarısızlığın ve yetersizliğin gerçek nedeni bence Leyla olamamak beğeneceğinizi umduğum bir şiirimle bitiriyorum.

 

AĞLATIR HATIRALAR

 Uzaklardan

Ilık meltemlerle birlikte

Denizleri, deryaları da aşarak

Vakitli vakitsiz gelir bulur beni

Onun sevda seli.

 

Tek odalı gece kondum da

Siyah beyaz fotoğraflarımıza

Tekrarı asla ol(a)mayan hatıralarımıza

Dalar yaşlı ve yorgun gözlerim

Saklarım gözyaşlarımı kendimden bile.

 

Ağlarım,

Yanarım harlı alevlerde

Ayrılık ateşinde

Tutulurum aşk krizine

Biliyorum ki Leyla Leyla eyler,

Onun olmadığı olamayacağı yerde

Yitik bir şiir olurum

Henüz okunmayan dram dolu

Bu mekan sız, bedensiz koca evrende

Ah... Leyla Leyla eyledi beni.

(03/12/2015  İstanbul- Mehmet Ekmen)

Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın değerli Sonsöz okurlarımız...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ