- 11-11-2015 18:07
- 14242
“Leyla ve Mecnun”, bugünkü Türkçeyle “Leyla ile Mecnun” dünyaca bilinen ve bir çok dillere çevrilen ünlü bir aşk efsanesi olup, Arap edebiyatının anonim türüdür. Leyla Arapçada ''Leyl'' kökünden gelir, ''gece'' demektir.
Hani eskiden derlerdi ya: Leyli mektep (yatılı okul). Siyah anlamında da kullanılır. Mecnun ise yine Arapça bir sözcük olup ''Deli divane'' kendinden bir haber, aşk uğruna hafıza ve davranış kontrolünü kaybetmiş demektir.
Neden bunları yazma ve açıklama gereği duydum. ''Saint Valentino'' Sevgili kelimesi aşk çağrıştırır, aşk da Leyla ile Mecnun'u çağrıştırdı bende.
Kim nasıl algılarsa algılasın ve ne düşünürse düşünsün bendeki izleri ve aşkla, sevgili ile algılamamı değiştiremez bu aşka bakış açımın dar ve sabit fikir anlamını da asla içermez.
Ancak günümüz aşklarının sevgili olgusunun tabii ve doğal, saf yalın beklentisiz çıkarsız olduğuna hem inanmıyor hem de üzülüyorum. Leyla'ya Mecnun olan ''Kays'' ile ilgili bir iki alıntı yapma gereği duyuyorum.
Çölde bir Arap namaz kılarken Mecnun adamın önünden geçer. Adam namazını bitirir ve Mecnuna der ki:
-Allah'tan korkmaz mısın be adam! Ben namaz kılarken koca çölde yol mu yoktu ki önümden geçtin diye, öfkelenir. Mecnun ise adamı konuşunca ancak fark eder ve cevaben adama der ki:
-Vallahi ben Leyla'ya öyle tutkunum ki, gözlerim her nereye baksa Leyla'yı görür. Sizi görmedim bile ve ekler: Peki siz Yüce Allah'ın huzurunda ibadet halindeyken beni nasıl görebildiniz?
Sevgiliye olan aşk gerçek aşk ise Mecnun, deli divane eylemeli, çöllere düşürmeli.
Zamanı ve mekânı unutturmalı, içinde tektaş pırlanta olan herhangi bir kafede buluşup bir çiçekle, öpücükle gerçek aşk ifade edilmeli mi? Aşk ihaneti kabul eder mi? O olmazsa bu olsun, bu olmazsa o olsun, aşkta alternatif olur mu? Olmalı mı?
Birliktelik, hoşlanma, erotizm, cinsellik dijital hale getirilen ve doğallıktan milyonlarca km uzaklaştırılan bu komplex ve karmaşık ne olduğu net olarak adlandırılamayan ilişkiler karmaşıklığına aşk veya sevgili denilebilir mi?
Anonim halk edebiyatında beşeri bir aşk statüsünden çıkmış ilahi bir aşka dönüşen zümrüt gibi, inci gibi doğal olan ve yüzyıllar geçmesine rağmen günümüze değin hikâyeleri gelen edebiyata baş tacı olan aşklara ve sevgililere bakın;
“Kerem ile Aslı” hani derler ya bu işin aslı var mı? Doğru mu?
El cevap: Aslı olmasaydı, Kerem yanardı mıydı?
“Ferhat ile Şirin” Aşkı uğruna demir dağları delmiş Ferhat.
“Yusuf ile Züleyha” , Batı edebiyatında “Romeo ve Juliet” ,Rus edebiyatında modern bile olsa “Anna Karannina”, “Annabel Lee” vs.
Bu semanın, bu gök kubbenin altında, bu nevi aşklar yaşandı, aşkça aşık olarak ihanet ve yalandan, çıkar ve beklentilerden, koşullardan arınmış olarak. İçinde mana ve duygu dolu dolu olan şiirsel bir akım gibi yaşanmış olan.
Bir de İlahi aşk'ta zirve olmuş büyük zatların aşkına bakın;
Mevlana, Yunus Emre, Hacı Veli Bektaş, Hz. Ali Efendimiz ile Fatma anamız, onların nikahını Peygamber Efendimiz (s.a.v) kıymıştı. Peygamberin kıydığı nikâh hem dünyada hem ahirette geçerlidir.
Ölüm nikâhı sonlandırır, buna rağmen Hz. Ali Efendimiz (r.a) Fatma annemiz ölünce bizzat kendisi cesedini yıkamıştı onun aşkı ve nikâhı ebediydi.
Bu tür aşık ve aşklara selam olsun, ruhları şad olsun.
“İçinde Allah aşkı, Peygamber sevgisi, ehlisünnet sevdası olmayan bir yürekte… Ah siyah bir yalandır yaşamak”
Hz. Mevlanın bu manidar sözü ile bitiriyorken, orijininden uzaklaştırılan yapay ve suni hale getirilen bu madde kokan dijital ve materyalist kökenli aşkların tabii hale gelmesi için aşkı aşk olarak yaşamamız dileklerimle.
Ben bir Sen iki,
Asla değildik.
Ben sen,
Sen Ben olmuş biriydik.
Ve aşk,
Bir Gülistan’dı bu evrende…
Kalın sevgi ve aşkla… Siz Sonsöz okurlarımız. Güllerin güller gibi kokması misalince.