Maskeler

Maskeler

Zücaciye dükkânına girmeden, fincancı katırlarını ürkütmeden yazı yazmak zor zanaat.

Doğrusu şair ve yazarların “embedded” olması çoğu kez işin fıtratı oluyor.

Ama yanlış olanı dürtmeden, yerleşik olanı yerinden etmeden yeni bir şey kurmak, yeni bir dilinşa etmek mümkün değil.

Hele de papağangiller, sırt sıvazlayıcıgiller ve kraldan çok kralcıgillerin her ağaca tünediği bir ortamda.

Tıpkı bir ceylan, bir tavşan gibi görünüp kaybolurcasına hakikat de ürkekleşiyor.

Renk cümbüşü arasında kâh kaybolup kâh yeniden ortaya çıkarak konuşmak, imgesel bir dil tertip kolay değil.

**

İroni ve alegori çıplak gerçeğe vekil ve kefil oluyor:

“gazeteler tutuklamış dünya kelimesini

o dünyadan, o şiirden öcalmalı demektir

Ölüm gelir, ölüm duygusuna karşı saygısız

ve zekâ babacan tavrıyla tiksinti verir

söz yavan, kardeşlik şarkıları gayetle tıkız

öç alınmazsa çocuklar bile birden büyüyebilir”

diyen şairi masmavi bir gökyüzünün altında kil rengi tapınakların serin ve dingin izbelerinde bulmak kolay.

Ben başkası olurken şiiri okumak için bir karınca gölgesinin ıssızlığı ve yalnızlığında gezinmek gerek.

Hem de çok fazlasıyla.

Bir gölge ve geçen çağlar… Bilincin kızgın lav nehirleri gibi akan taşkınlığında seyrüsefer etmek, seyir defterini yeniden yazmak ne mümkün…

“Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet…”

**

Ona buna nizam vermeye kalkışmadan, ötekini yokluklara mahkûm etmeden, sinsi bir tahakküm

kurmaya çalışmadan bir fert, bir toplum olabilmek…

“Boynu bükük duruyorsam eğer

İçimden öyle geldiği için değil

Ama hiç değil

Ah güzel Ahmet abim benim

İnsan yaşadığı yere benzer

O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer

Suyunda yüzen balığa

Toprağını iten çiçeğe

Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine

**

Konyanın beyaz

Antebin kırmızı düzlüğüne benzer

Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir

Denize benzer ki dalgalıdır bakışları

Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına

Öylesine benzer ki

Ve avlularına

(Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)

Ve sözlerine

(Yani bir cep aynası alım-satımına belki)

Ve bir gün birinin adres sormasına benzer

Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne

Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına

Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına

Minibüslerine, gecekondularına

Hasretine, yalanına benzer

Anısı işsizliktir

Acısı bilincidir

Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan

Gülemiyorsun ya, gülmek

Bir halk gülüyorsa gülmektir

Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi.”

diyen şairi nasıl anlamak gerekir?

**

Mekân, insanın kendisidir.

Bir ülkenin, şehrin, kasabanın; halkın, topluluğun, insanın mekânı zihninin yansımasıdır.

Eğer şehirlerimizde fosseptik çukurlar alenen akıyorsa, beynimizin bir yerinde kirli düşünceler de

akıyor, demektir. İnsanın zihni ile yaşadığı çevre arasında güçlü bir korelasyon var:

“kafamda yasak düşünceler, Gide mesela.

Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm

her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana”

**

Maske kullanmak bu kadar normal, yanlışlar doğruların yerini bu kadar güvenle işgal

eder hale gelmeseydi keşke…

Doğruları yanlışlar temsil etmeseydi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ