- 10-11-2019 16:07
- 32
İnsan, bilmediği şeyin cahilidir.
Cehaleti gidermenin yolu da araştırmak, soruşturmak ve okumaktır.
Okumak için yeterli kaynağın olması ve bu kaynakların ulaşılabilir olması da diğer bir handikaptır.
Mülteci, göçmen ve sığınmacı olaylarına çok yabancı olmamamıza karşın bu kavramların içeriğiyle ilgili çokta bilgili değiliz aslında.
Bu kavramların her birinin terminolojide ve uluslar arası hukukta bir karşılığı var.
Biz olaylara insan olarak bakıp, insani yönü ele alırken, işin terminolojik ayağını kaçırmışız. Aslında halkın terminoloji ile çokta ilgilendiğini düşünmüyorum ama medyanın bu şekilde davranmaya hakkı yoktur. Medya mensubu, doğru terminolojiyi, en doğru şekilde, insanları incitmeden, ötekileştirmeden, kutuplaştırmadan, uygun zeminde aktarmalıdır.
İnsanoğlu yeryüzüne ayak bastığı günden bugüne, hep göç halindedir.
Herkes bulunduğu yere göç ederek gelmiştir ve tekrardan göç etmeye adaydır.
Dönüp aynaya baktığımızda, hepimizin birkaç kuşak içerisinde bir yerden diğerine göç ettiğini, kiminin iltica ettiğini görürüz.
Bugün Suriye'den bize sığınan kardeşlerimize de farklı gözle bakıp, çirkin bir üslup kullanan kişilerin geçmişine baktığımızda, çoğunun başka topraklardan Anadolu'ya göçmüş kişiler olduğunu görürüz. Kimisi Selanik göçmeni, kimi Arnavut, kimi Tatar, kimi Gürcü, kimi İspanya Yahudisi...
Çok şükür ki aslını unutup bu kardeşlerimizi dışlamaya çalışan bu zevat, oldukça kesat.
Sıkıntı şu ki sesleri çok çıkıyor.
Bizim görevimizde bu sesleri kardeşlerimize daha çok sahip çıkarak kısmak.
Biz tüm dünyaya adalet dersi vermiş bir milletiz. Dolayısıyla, adalete muhtaç olan herkese kucak açmak zorundayız.
Lakin Suriyeli, Afganlı, Pakistanlı, Mısırlı, Yemenli, Çeçen ve Iraklıya kucak açıyoruz demeye hakkımız yok.
Çünkü onlar bu toprakların asli unsurlarıdır.
Çanakkale'de hepsinin dedesi, kefensiz yatmaktadır.
Bizim dediğimiz toprak ve bayrak için yatmaktalar.
Dolayısıyla bu toprak ve bu bayrak onların değil diyenler, Çanakkale ruhunu bilmeyen ya da o ruha ihanet edenlerdir!
Biz Çanakkale ruhu ile dünyaya ders veriyoruz.
O ruhu kaybettiğimiz an kendimizi kaybetmişiz demektir.
Biz ensarız, tüm muhacirler kardeşimizdir.
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği(SGDD) ve Mülteci Destek Derneği(MUDEM) bu muhacir kardeşlerimize destek olmak için kurulmuş ve çok büyük işler yapan kuruluşlar.
Bu iki kuruluş, medyadaki yanlış algı ve terminolojiyi anlatmak, basın mensupları, akademisyen bürokrat ve uluslar arası misyon görevlilerini bir araya getirmek için bir çalışma başlatmış.
Bu çalışma kapsamında yapılan son 3 toplantıya iştirak ettim.
Gerçekten çok verimli geçiyor bu toplantılar.
Ülkemizin her yanından ve farklı ülkelerden gazeteci arkadaşlarımız, AB ve BM temsilcileri akademi ve bürokrasiden çok değerli insanların bir araya gelmesiyle yanlış algılar kırılıyor, merak edilenler işin muhatabına soruluyor, ihtilaflı konular tartışmaya açılıyor, istatistikler konuşulup, terminolojik açıklar kapatılıyor.
Bu anlamda yapılan çalışmaları çok değerli buluyor, organizasyonu yapan SGDD ve Mudem yöneticileri ve çalışanlarına teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu tarz çalışmaların genişletilerek belki de daha da global bir hale evrilerek devam etmesi gerekiyor.
Toplantı ile ilgili çok fazla teknik bilgi verip kafanızı karıştırmak istemem ama merak eden okuyucularımız, ilgili derneklerimizin ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün sitelerinden gerekli bilgilere ulaşabilirler.
Cehaleti bitirmek için sadece okumak yetmez, birde hareket etmek gerekir.
Okuyup, okuduklarının ışığında harekete geçenlere selam olsun.
Herkesin yaptığı işi en iyi şekilde yapmak için çabaladığı aydınlık yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın...