- 13-10-2019 12:04
- 28
Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları adı altında Ankara'da düzenlenen program için 3 günlüğüne Ankara'da bulunduk.
Programa, ülkemizin her tarafından ve Suriye'den meslektaşlarımız, devlet büyüklerimiz ve üstatlarımız katılım sağlamıştı.
Katılımcı listesi zengin olunca, konuşmalar, tartışmalar ve istişarelerde oldukça zengin ve zevkli idi.
İstatistikler, raporlar, veriler, fotoğraflar paylaşıldı. Zıt görüşler ortaya sürüldü, ortak noktalarda derinlere inildi. Her şeyden öte, şuan dünyanın en önemli meselelerinden biri olan ama çoğu medeni(!) ülke tarafından kulak arkası edilen göçmenler meselesi irdelendi.
Medeni diye geçinen ve savaşların dolayısıyla göçmen ve mültecilerin asıl sebebi olan ülkeler işe insani değil ekonomik olarak bakmaktalar.
Alacakları kişilerin sayısı, kültürel düzeyi, entelektüel birikimi, diploma ve etiketlerine bakıp alıyorlar. Kaç kişi 300 belki de 500...
Eeee bu kadar mı?
Hani insan hakları, halkların kardeşliği, paylaşımcılık, insanlık...
O insanlar size, iş için tatil için yatış için gelmiyorlar ki!
O insanlar sizin ürettiğiniz silahlar satılsın diye çıkarılan savaşlardan kaçıp, yaşamak için kapınıza dayanıyorlar. Kapınıza dayanana kadar dayanıp hayatta kalabilenler...
Sattığınız silahlardan kurtulup, sınırı aşanların çoğu, dereleri, denizleri, mayınları ya da zalim sınır görevlilerinizi aşamayıp, mezar taşı bile olmayan çukurlara gömülüyor zaten.
Size gelinceye kadar, tüm dünyalıklarıyla beraber, yüreklerinin büyük bir kısmını gömüp gelmişler.
Kimisi evladını, kimisi eşini, kimisi anne babasını, kolunu bacağını...
Ama yok, bunlar sanki zevkine gelmişler gibi aşağılayın, filtrelerden geçirin karantinaya alın, itin kakın...
Bu medeni geçinen devletlerin şubeleri bizde de mevcut. Bizde de ceddinin bıraktığı mirası yok sayan veletler var. Onları misafir veya ev sahibi olarak değil bir yük olarak görenler.
Kusura bakmayın ama Çanakkale'de dedesi yatan hiç kimse bu topraklarda misafir değil ev sahibidir.
Misafir dışarıdan gelene denir. Suriyeliler, Iraklılar, Afganistanlılar, Pakistanlılar bu toprakların asli unsurlarıdırlar.
Kültürümüzde, Göçe veya hicrete zorlanan kişiyi kapıda bırakmak diye bir şey yoktur.
İşin ekonomik, sosyal, kültürel ve güvenlik boyutunu tabii ki devlet büyüklerimiz geniş olarak ele alacaktır. Lakin halk olarak, herkesin dışladığı insanlara kucak açmak bizim insani görevimizdir.
Çünkü dünya da insanlık kalitesi en yüksek olan millet biziz.
Kendinden olana medeni, dışarıdan gelene vahşi olanların bu konuda konuşmaya hakları yoktur.
Bu konuda çalışan, çabalayan, masraf eden, ses veren, adım atan herkese selam olsun.
Sömürülen herkes bize geliyorsa, demek ki biz herkesten daha insanız.
İnsanlığımızın gereğini yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Bir kasa domatesin içinde ki bir çürük domates için kimsenin koca kasayı çöpe atmadığı gerçeğini de şuraya not edelim.
İnsanların, barkından olup göçmek zorunda kalanlara, göçmen değil insan daha doğrusu, sahip çıkılması gereken insan olarak baktığı, insanlıktan taviz vermediği, ceddinin mirasına sahip çıktığı yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın..