MEHMEDİME…

Şairin “Balkona bayrak astım. Sonra öptüm ve sustum, Türkiye ağır yüktür kemiği çatırdatır.” Dediği yerdeyim. Bilemiyorum hep mi çatısız evlere, sıvasız ocaklara düşer şehid ateşi.
Oy yiğidim…
Oy civanım…
Yaşın 20 mi 21 mi… Son gördüğün rüyandan cennet uykuna uyandın. Postallarını çamur, yüreğini sevda türküleri bulamış. Ey bize yaşamayı azap kılan,  koyup gidildiği yeri kimsesiz bırakan Mehmedim…
...
Ey aşkıda, canı da, kanı da vatan toprağı olan… Ardından mazlumları ağlatan… Zalime korku salan Mehmedim…
Ey ağızlarından kanlı salyalar akıtarak, garibin kaderine ölmeyi reva gören, yedikçe azan kahpe kurtlar sofrasında derdi garibi doyurmak olan Mehmedim…
Ey adaletsizliğin kol gezdiği, güçlünün haklı olduğu namertler dünyasında şerefli bir ölümle yaşayanlara meydan okuyan Mehmedim…
Ey zalimin zulmünün arşa yükseldiği, mazlumun ahının yeryüzünü titrettiği, nicelerine is karası bombalar altında mavi gökyüzünün haram kılındığı bir zamanda anadan, yardan, canından geçen Mehmedim… 
Allah’ın aslanı Ali yaşasaydı alnınızdan öperdi. Ömer’in öfkesi sırtınızı sıvazlardı.
Yaşasaydı Peygamber başınızı okşardı.
Siz gittiniz. Kelimeler boğazımıza düğümlendi. İntikam ateşimiz kor alevlere evrildi. Anneleriniz bir evlad kaybetti miyonlarca evlad kazandı. Gözlerimiz nemli. 
Ama bitmedi. Koca bir çınar gibi yeryüzüne kök salan bu millet yenilmedi. Korksun şimdi sadece tankına, tüfeğine güvenen.
Bilsin herkes 21 inde at üzerinde İstanbul’u fetheden Fatih’i.
Tonlarca ağırlığı iman gücü ile sırtlanan Seyit Onbaşı’nı.
Maraş’ İngiliz uşaklarına bırakmayan Bacıyan-ı Rum üyesi Türkmen kızı Kara Fatma’yı…
Ve gençliğinin baharında koca ülkeyi savunma sathında savunan siz yiğitleri…
Öyleyse aşk ilen bir daha!
Gözler ki birer parçasıdır sende ilahın. 
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın. 
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin. 
Sen vururken de öldürürken de güzelsin...

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ