- 30-10-2018 20:14
- 15724
Halkın değil siyasilerin özel çaba ve gayretiyle kanayan yara haline gelen Kürt sorunu veya terör, ülkemizde derin acılara sebep olmaktadır.
Fransız devrimi ve sonrası oluşan milliyetçilik, menfi bir hal almış bu durum ülkemizde de etkili olmuştur.
Maalesef Kürt Sorunu olarak diyebileceğimiz terör olaylarının kaynağını bu menfi Milliyetçilik teşkil etmektedir.
Bediüzzaman:
Menfi Milliyetçilik: Fakat fikr-i milliyet iki kısımdır: Bir kısmı menfidir, şeametlidir (kötü ve uğursuz), zararlıdır. Başkasını yutmakla beslenir, diğerlerine adavetle devam eder, müteyakkız davranır. Şu ise, muhasamat (kavga ve düşmanlığa) ve keşmekeşe sebeptir."
Siyasi çıkarları doğrultusunda hareket eden siyasiler seçimlere yakın seçmen kitlesine yönelik mesajlar olarak "barış süreci", "çözüm süreci" gibi yaklaşımlarla ümit vermekte, seçim bittikten sonra sorunlar kaldığı yerden devam etmektedir.
Yazıktır, günahtır, Türk ve Kürt halkı bunu hak etmemektedir.
Et ve kemik olan Türk ve Kürt kavmi tarih boyunca bir ve birlik, kardeş ve yoldaş olmuşlardır.
Geçenlerde, musbet milliyetçi değerlere önem veren bir Türk kızı ile Kürt bir gencin evliliğine şahit oldum.
Düğünde yöresel ve Kafkas müzikleri sıra ile söylenmesi güzel ve hoştur.
Tarih boyunca Kürt halkı kendilerine en yakın olarak Türkleri görmüş, onları kardeş kabul etmiş, himayelerine gönüllü olarak girmişlerdir.
İlk haçlı saldırılarında Kılıçaslan komutasındaki Türk birlikleri ile beraber hareket etmiş ve Malazgirt savaşından Alparslan komutasında Bizans ordusuna karşı savaşmışlardır.
Ya şimdi?
Gelinen nokta, terör olaylarının varlığı,
Niye ve niçin sorularını kendimize sorup öz eleştiri yapmalıyız.
Siyasiler, özellikle milliyetçilik (Türk, Kürt her ikisi) üzerinde siyaset yapanlar ve bu siyasilerin peşinde gitmeyi hayati önem görenler bu eleştiriyi daha fazla yapmalıdırlar.
Her iki kesime derim ki; Kürt sorununu milliyetçi söylem ve dayatmalarla hal olunacağını düşünmeyenlerdenim.
Bediüzzaman;
"Âdeta bir sineğin ısırmaması için, müthiş yılanlara arka çevirip sineğin ısırmasına karşı mukabele etmek gibi bir divanelikle, büyük ejderhalar hükmünde olan Avrupa’nın doymak bilmez hırslarını, pençelerini açtıkları bir zamanda onlara ehemmiyet vermeyip, belki mânen onlara yardım edip, menfi unsuriyet fikriyle şark vilâyetlerindeki vatandaşlara veya cenup tarafındaki dindaşlara adâvet besleyip onlara karşı cephe almak, çok zararları ve mehâlikiyle beraber, o cenup efradları içinde düşman olarak yoktur ki, onlara karşı cephe alınsın."
Osmanlı imparatorluğu yıkılıp topraklarında devletler kurulurken Kürtler Anadolu'da Türklerle beraber, bir vatan ve bayrak altında yaşamayı uygun bulmuşlardır.
Irak, İran ve Suriye'deki Kürtler isyan edip devlet kurma istekleri Türkiye de yaşayan Kürtler için cazip olmamıştır.
Seçimlerin yaklaştığı bu dönemde Güneydoğu'da etkili olan siyasi parti ile iktidar partisinin Kürt sorunu ve çözümünü dillendirmeleri samimi olmasa da güzeldir.
Artık bu sorunun çözülmesi ve siyasi rant olmaktan çıkarılması gerekir.
Bediüzzaman;
"Eğer şu milleti ciddî severseniz, onlara şefkat ederseniz, öyle bir hamiyet taşıyınız ki, onların ekserîsine şefkat sayılsın.
Yoksa ekserîsine merhametsizcesine bir tarzda, şefkate muhtaç olmayan bir kısm-ı kalîlin muvakkat, gafletkârâne hayat-ı içtimaiyelerine hizmet ise, hamiyet değildir..."
Birlik ve beraberliğin kaynağı musbet harekettir, bununda en iyi izah eden ve çözümler sunan ise Bediüzzaman ve Risale-i Nur külliyatıdır.