- 10-05-2015 18:40
- 22954
Cumartesi Buluşmalarımızın bu haftaki konuğu, 1993’te Mehmet Sincar ile birlikte esnaf ziyareti yaparken suikasta uğrayıp yaralı kurtulan dönemin DEP Milletvekili Nizamettin Toğuç (mele Nizam)’dı.
21 yıl sonra Avrupa’dan Batman’a dönen Mele Nizam’la çok mevzu konuştuk.
Doksanlı yıllara gidip o karanlık havayı soluduk, suikast gününe gidip duygulandık, derin ilişkileri konuşup tekrardan irkildik…
En çok merak edilen soruyu sorduk, o da çok net cevap verdi!
Sizi kim vurdu?
‘Devlet içindeki karanlık odaklar’
Hatta suikast gecesi oteldeyken Diyarbakırlı bir polisin kendilerine “bize onları korumayın diye talimat geldi” dediğini ve bu şekilde uyarıldıklarını söylüyor…
Siyaset, seçim ve çözüm sürecine gelince çok çarpıcı iddialarda bulunuyor.
Çözüm sürecinde kesinlikle AK Parti’ye güvenmediklerini, MHP’nin iktidar olması durumunda çözüm sürecinin çoktan sonuçlanmış olacağını iddia ediyor.
Nasıl yani diye afallıyoruz!
Toğuç “İdam’ı MHP kaldırmadı mı?” diyerek söylediklerini izah ediyor. “Şu anki hükümet Osmanlının devamı ve bize Osmanlı oyunları oynanıyor” diyor.
Avrupa’da “Kürdistan İslam Toplulukları Federasyonu” Başkan Yardımcısı olan Melle Nizam’a din ve siyaseti soruyoruz!
“Din ayrı, siyaset ayrı olması gerekir, din üzerinden siyaset yapanların şiddetle karşısındayız!” diyor.
“İslamiyet’te reform yapılmazsa insanların başına bela olacak !” diyor.
Toğuç, konuşmasında “İnsanlar İslam’ı yanlış algılıyorlar. İslamiyet emniyet diniyken, iktidar dini oldu!” gibi çarpıcı açıklamalarda bulunuyor.
“Bütün renkleri içinizde barındırma noktasında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna ise “Kıblemiz insandır. Çünkü insan, en kutsal olandır” cevabını veriyor.
Barajı aşma noktasında hiçbir sıkıntılarının olmadığını söyleyen Toğuç, bu durumun Erdoğan’ın psikolojisini bozduğunu ve onu çıldırtıp saldırganlaştırdığını iddia ediyor.
“Barajın aşılmaması halinde nasıl bir yol izleyeceksiniz?” sorusunaysa “Bizim olmadığımız meclis, meşru bir meclis değildir, sivil itaatsizlik yapacağız” diyor.
Duygu yoğunluğunda geçen ve çok çarpıcı tespitlerin yapıldığı sohbet, çok uzun ve tümünün buraya aktarılması olanaksız.
Güzel olan şu, acı çekip sürgün edilen insanlar memleketlerine dönmüşler ve istedikleri her şeyi ifade özgürlüğü çerçevesinde söyleyebiliyorlar.
Bu özgürlük havasının korunması ve daha ileriye taşınabilmesi için tüm siyasi hareketlerin elbirliğiyle şiddet dilini kaldırmalarını ve çıkıp açık yüreklilikle konuşup kendilerini ifade etmelerini istiyoruz.
Mele Nizam’ın yurt dışına çıktığı günlerdeki gibi insanlar konuştukları için ya da konuşmayı düşündükleri için katledilmiyor artık.
Bunu bu şekilde görüp derslerimizi çıkarıp, düşüncelerimizi açık yüreklilikle sunalım. Herkesi temsil eden bir siyasi akım var ve kim kimi istiyorsa onu seçsin.
Herkes seçilene saygı göstersin ve kimse seçilmediği için kıyamet senaryoları çizmesin.
Selahaddin Demirtaş’ın dediği gibi, “kim silahın gölgesine sığınıp oy toplamaya çalışırsa…..!
Kimse silahını gücünü veya kanını kullanıp halka şantaj yapmasın! Demokrasi deyip, seçime giriliyorsa herkes sonucuna saygı göstersin. Sonuca da demokratik tepkiye de eleştiriye de! Fazlasına değil!
Sohbet sırasında Ecevit’in bir sözü zikredildi: “Kürdün siyaseti, silahından tehlikelidir”
Madem öyle, siyaset dilinden silahı arındıralım. Sadece Kürtler için söylemiyorum…
İnsanların vurulup sürülmediği, tahammül sınırlarının genişlediği, kimsenin hakkından fazlasını istemediği ve herkesin başkasının hakkına saygılı olduğu bir toplum dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…