- 26-01-2023 07:55
- 26-01-2023 08:49
- 162
Ben başlığa Cumhur İttifakı adına MHP’yi, Millet İttifakı adına CHP’yi yazıyorsam da siz iki ittifak olarak anlayın.
Yani her iki ittifaktaki tüm partilerin HDP ve HÜDA PAR hakkındaki düşünceleri hemen hemen aynıdır.
Cumhur İttifakına göre HDP’nin bölücü PKK ile ilişkisi var.
Millet İttifakına göre de HÜDA PAR Kürtçü ve şeriatçıdır.
Her iki partiyi vebalı olarak görüyorlar.
Son açıklamalara bakalım;
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, HDP'nin "Kapatmaya ilişkin karar, seçim sonrasına bırakılsın" talebini gündemine alan Anayasa Mahkemesi'ne sert çıktı. Bahçeli, "Davayı sulandırmaları doğru değil, HDP hızla kapatılmalıdır" dedi.
CHP'li Özgür Özel ise son basın toplantısında HÜDA PAR'ın “parti programında Kürtçe ve Türkçe ile beraber ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli” söylemini öne çıkarıyor.
Her iki partinin ortak yanı, Kürtçülükle suçlanıyor olmalarıdır.
Ötekileştirilip, dışlanıyorlar.
İlginçtir her iki partinin bu güne kadar hiçbir şekilde birbiriyle ile diyalogları olmamış.
Birbirlerinin kongrelerine davet edilmemişlerdir.
Bayramlaşmamışlardır.
Birbirlerine yönelik ötekileştirme politikalarına karşı tepki göstermemişlerdir.
Tabiri yerindeyse ellerinden gelse birbirlerini bir kaşık suda boğacaklar.
Yani anlayacağınız herkes onlara düşman, onlar da birbirilerine düşmanlık yapıyorlar.
Diğer partiler, işlerine gelince her iki parti ile diyaloğa geçiyor.
Mesela çözüm sürecindeki AK Parti, HDP ile alenen işbirliği içerisine girdi.
Bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde HÜDA PAR, Ak Parti’ye alenen destek verdi.
Yerel seçimler öncesi CHP, HDP ile birçok büyük şehirde seçim ittifakı yaptı ve bu sayede zafer elde etti.
Muhtemelen 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde de Cumhur ve Millet Partisi Adayları bu iki partinin oylarına ihtiyaçları olduğu için açık olmazsa da dolaylı olarak seçim ittifakı yapacak.
Ama HDP ile HÜDA PAR, hiçbir şartta ve koşulda, siyaseten de olsa ilişkilenmiyor.
Elbette fikir ve düşünce olarak bir birlerine zıt partiler.
Ama bu onların hiçbir şartta ve koşulda birbiriyle ile ilişki kurmamaları gerektiği anlamına gelmemelidir.
Siyasette diyalog yolunun açık olması gerekir.
Diyalog kurmayan, genişleyemez hedeflerine ulaşamaz.
Her iki parti tümden diyaloga kapalı değil elbette, sadece birbirleri ile diyaloga kapalılar.
Adeta birbirlerine düşmanca bir yaklaşım söz konusu.
Bunda elbette 90’lı yıllarda yaşanan karanlık dönemin etkisi var.
Unutulmuyor yaşanan acılar.
Bir gün hakikat komisyonları oluşturulur ve gerçekler ortaya çıkarsa her iki taraftan da çok büyük pişmanlıklar yaşanabilir.
Ancak belki o zaman bu gün Türk Siyasetinde vebalı olarak bakılan ve birbirlerine düşmanca duygular besleyen iki parti geçmişe bir sünger çekerler.