MÜBAREK ÜÇ AYLARDAYIZ

Başlıyorken içinde bulunduğumuz mübarek üç ayların öncelikle tüm İslam âlemine hayırlı, uğurlu ve bereketli olmasını, huzur ve kardeşlik sulh getirmesini âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah’tan diliyorum.

Mevla’mızı kendimize Rab, Kitabımızı Yüce Kuran, Din olarak İslam ve Peygamber olarak Hz. Muhammed’i kabullendik şükürler olsun ahiret zenginiyiz.

Değerli okurlar Yüce Allah’a davet eden sözden güzel söz olur mu?

Sağlık, bereket, şifa, rahmet ve daha nice güzel değerlerle, anlam ve manalarla yüklü olan Recep, Şaban ve Ramazanın bedenlerimize ve ruhlarımıza hatta yüreklerimize vereceği şifaları, mutlulukları doya doya yaşıyoruz, yaşayacağız.

Bu paha biçilmez erdemler, haller bizlere Âlemlerin Rabbi olan Allah’ımızın biz Müslümanlara lütfüdür.

An itibariyle şu an hastalar var şifa bekleyenlere, fakirlere, bir lokma ekmeğe muhtaçlara, acılar içinde olanlara, kimsesiz fakir fukaralara ihlâsla ve kalben şifa bulmaları için dua etsek, sadaka versek fakirlere kibirlenmeden…

Yaşlılara evlatları gibi hizmet etsek, yardım etsek… Güler yüzle ve saygı çerçevesinde yapılan ve yapılacak her eylemin kayıt altına alındığı ve ahirette katlarıyla sahiplerine döneceği bir an vardır unutulmamalı.

Doğmakla ölümlüyüz. Hayat onca çabuk geçiyor ki bir bakacağız ki kabirdeyiz. Ahiretteyiz. Mahkemeyi kübradayız pişmanlıkların, ah’ların vah’ların hiç bir fayda veremeyeceği işte o ilahi âlemdeyiz.

Sanki ne olurdu ölmeden önce bu realiteleri bilsek, tedbirli olsak, bu yüce Din olan İslam’ı yaşasak? Teori ve pratik olarak kazanan bizler olmayacak mıyız?

Kabristanların önünden transit geçmeyip onlara bir kaç ayet - i kerime okusak ve düşünsek ki onlar da bizim gibi hatta bizim dostlarımız, yakınlarımız olarak hayat sürmekteydiler.

Peki, ne oldu? Şimdi neredeler? Kayıpları ne? Kazançları ne? Onlarla o rahmetlilerle empati kurarak düşünsek aslında neler olur neler?

“Hepiniz uykudasınız andolsun ki ölünce uyanacaksınız”

Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle dirileceksiniz” hadislerinin anlamlarını derin bir düşünceyle düşünebilirsek içimizdeki gaflet ve delalet kristalleri erimez mi?

Belli bir başlangıcı ve sonu olan şu kısa ömrümüze dünya ve içindeki şatafatlara değil de ahirette ihtiyaç duyacağımız ve orada bize yar olacak manevi, uhrevi ibadetlere göre, emir ve yasaklara özen göstererek yaşarsak, yaşayabilsek -ki böylesi bir hayat tarzı ve ilkeleri hiç de zor değil- işte bunu başarabilsek güzel olmaz mı?

Sözün özü ve kısası Sonsöz olarak Allah’ımız der ki “Ben kullarıma şah damarlarından daha yakınım”

Peki, Rabbimiz bizlere şah damarımızdan daha yakın iken sen, ben, o, onlar yani bizler Allahım’ıza ve dinine, Peygamberine kitabına ne kadar uzak, ne kadar yakınız? Kimiz? Neredeyiz? Yaradılış gayemiz neydi? Neler yaptık? Neler yapmadık? Yaşamın özeti yahut epi krizi bu değil mi? İsterdim ki bu güzelim ve kıymetli mübarek üç aylarda İslam diniyle bilgilenelim, tebliğ edelim.

Nur’u İslam’la kuşatılalım, kutsallarımıza, inancımıza, dört elle sarılalım. İrşad ve ihya olalım Müslüman gibi Müslüman ve inançlı, imanlı olalım ölüme her an hazır olalım.

“Perdeler kalkar, perdeler iner. Azrail (a.s)’e hoş geldin diyebilmektedir hüner”

Recep, Şaban, Ramazan bu üç ayları fırsat bilip hayatımızı ve ahiretimizi gözden geçirmenin, Allah’a kul olabilmenin yarışı ve özlemi içinde olabilirsek diye düşünüyorum.

Kalın sağlık ve sevgiyle siz inançlı Batmanlılar ve tüm Müslüman kardeşlerimiz Allah ve Peygamberine ait olarak ölünceye kadar.

Beğeneceğinizi umduğum minik bir şiirimle bitiriyorum.

 

Tesbihim, seccadem,

Ve Namazım.

Biliyorum ki Kabirde yalnızım

Anladım ki en büyük dost

Yüce Allah’tır.

Gerisi pişmanlık ve yalnızlıktır

Şefaat edecek Yüce Peygamber

Olmasaydı şefaat çekilir mi makber.

 

M. Ekmen 17/04/2016 İstanbul

 

Kalın sağlık ve sevgiyle inançla siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ