- 17-04-2024 00:00
- 16-04-2024 16:46
- 156
Bundan dört sene önceydi. Milli Eğitim de bir birimde görev yaparken soruşturma sonucu görevden alınmış, uyarı ve kınama cezası almıştım. O süreçte İdari Mahkeme de yaptığım itiraz, “davamın reddiyle” sonuçlanarak kaybetmiş oldum.
Aslında süreç tam da şöyle başlamıştı.
Milli Eğitim Bakanlığınca bir birim açılmış, il ve ilçelerde görevlendirme yapılıyordu. Şartlar gereği bana da görev verildi. Ama ne yazık ki daha bir yılımız dolmadan il koordinatörü tarafından “Bakanlıkça ilçelerde görev sonlandırıldı.” Denilerek görevimize son verildi.
Biz de söylenilene inandık. Diğer illerin ilçelerinde görevin yapıldığını öğrenip bakanlığın ilçelerde görev verilmesi ile ilgili yazıları görünce bir şeylerin yanlış gittiğini anladık.
Buna rağmen “İlçelerde Görev yapılamaz” yalanını değiştiremedik. Uzun uğraşlar sonunda Milli Eğitim Müdürü’nün değerli katlı ve destekleriyle ilçelerde yapılması gereken göreve tekrar başlayabildik. Ama işler bununla da bitmedi. Göreve başladığımız andan itibaren İl görevlisi görevimizi yapmamıza engel olmaya, sorun çıkarmaya, sıkıntı oluşturmaya, mebbis verilerini gizlemeye, görevin gereği olan çalışmaları bilerek ve kasten engellemeye ve görevimizi yapmaya engel olmaya başladı. Yirmiden fazla görev engelleyici fiil oluşturdu. Tüm bunları sözlü ve yazılı olarak Milli Eğitim Müdürlüğüne bildirmemize rağmen bir önlem alınamadı. Görev gereği almam gereken ücretimin ödenmesi engellendi. Ancak Müfettiş görüşü esas alınarak Milli Eğitim Müdürünün ödeme emri ile ücretim ödenebildi. Bu süreç altı aylık yapılan görevlendirme tekrar yapılana kadar devam etti.
Altı aylık görev uzatımı yapılmayınca, görevlendirmenin hala yapılmadığını Milli Eğitim Müdürüne bildirip Teftiş Kurulu Başkanını da bilgilendirdim. Bana; “Görevlendirmen yapılmış. Git, Görevinin başına.” denmesiyle ilçeye döndüğümde arkamdan görevden alınma yazım, hakkımda 10 maddeden oluşan soruşturma yazısı, bununda akabinde Teftiş Kurulu kararı ile ve Milli Eğitim Müdürünün ödenmesi emriyle ödenen ücretimin ivedilik ile geri alınması yazıları ard arda geliverdi.
Neye uğradığımı şaşırdım. Görevin yapılmasında kanun, yönetmelik ve yazılara uymayan, sorun çıkaran, görevi kasten ve bilerek engel olan kişi, yaptığı o kadar usulsüzlüğe rağmen aklanmış, bir anda ben suçlu duruma düşürülmüştüm. Üstelik bundan Müfettişlerinde, Müdürlerinde haberi vardı. Ama buna rağmen suçlanıyordum.
Büyük bir baskı altına alınmıştım. Bunu yapanlar her şeyi bilenlerdi. Ne yapabilirdim? Ya boyun eğip her istediklerine uyacak, kendimin suçlu olduğunu kabul edecektim ya da hukuk yolu ile hakkımı arayacaktım.
Haklıydım, ama hak arama yolları kapanmıştı. Tek yol mahkeme idi. Üzerime uygulanan mobbing ve görevi kötüye kullanmaktan mahkeme yoluna gittim. Konu Bakanlık Müfettişlerine yansıdı. Bakanlık Müfettişleri teftişlerini yaptılar ve gittiler. Arada Milli Eğitim Müdürü vardı. Dosya “Soruşturmaya gerek görülmeyerek” kapandı. Elimde hakkımı arayacak bir kapı kalmadı.
Hakkımda açılan soruşturma sonucunda “Yapmış olduğum görevi yapmamış olmaktan “Uyarı”, Görevli olmadığım ilçe de göreve gitmemekten ise “Kınama” cezası aldım.
Haklılığımı düşünerek konuyu İdari Mahkemeye götürdüm. İdari Mahkeme Teftiş Kararını eksen alarak cezaların kaldırılmasını red etmişti, İstinaf Mahkemesine düşen konu geçen hafta karara bağlandı.
"Bölge idare mahkemesi, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar verir." Deyip “istinaf başvurusunun reddini, uygun gördü. Dolayısıyla Teftiş kararı ile hakkımda verilen uyarı ve kınama cezaları mahkeme kararıyla kesinleşti.
Mahkemelerin bu kararlarını gördükten sonra Müfettişlerimizin hakkımda verdikleri kararlara şükrettim. Onların hakka olan sebatlarını taktir etmemek mümkün değil. Çünkü, Allah korusun! Müfettişlerimizin taktire şayan hukuk uygulamalarından olmasa var olan onca delile rağmen soruşturma maddelerinden birinde iddia edildiği gibi “Bir yıl boyunca görevine hiç gitmediğim ve görevimi hiç yapmadığım.” İddiasına dayanarak beni suçlu görüp görevime son bile verebilecek ve Mahkemeler bunu aynen onaylayacaklardı. Allahtan soruşturma da “Bir yıl boyunca görevine gitmedi.” İddiasını kabul etmediler de ben de görevimi devam ettirebildim. Ayrıca var olan delillere rağmen ödenen ücretin geri alınmasına karar verselerdi o zaman kim ücretini geri verin diyebilirdi ki?
Rabbime şükürler olsun ki Sayın Müfettişlerimiz basiret, fazilet ve hukuki delillerle atılan iftiraları gördüler ki görevime son vermeyip ücretimin de yasal hakkım olduğunu ortaya koyarak böyle bir ihtimale yol vermediler. Gerçi buna rağmen Hukuk Mahkemesinde hakkımda dava açıp ücretimi bu yolla geri almak istedilerse de Hukuk Mahkemesi ücretimin hakkım olduğuna ve alınamayacağına hükmetti.
Bu vesile ile Milli Eğitim Müfettişlerimizin hakka ve hukuka bağlı olarak ortaya koydukları kararlar için taktir ediyor, kanun ve yönetmelikler doğrultusunda ortaya koydukları hukuki sonuçlar için teşekkürü borç biliyorum.
İdari Mahkeme ve İstinaf Mahkemesinin hukukun üstünlüğüne bağlı kalarak kılı kırk yararcasına hakkı ve hakikati ortaya koyarak suçluluğumu bir kez daha bana öğrettikleri hukuki karar için de ayrıca teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum.
Aynı şekilde suçsuz olduğuma inanmama rağmen suçlu olduğumu tekrar tekrar defaaten kanun, mevzuat ve yönetmelikler doğrultusunda doğru ile yanlışı birbirinden ayırarak hukukun hakikatini bana bire bir öğreterek gösteren başta İdareci ve Müdürlerime, Saygıdeğer Müfettişlerimize ve çok kıymetli hukukçularımıza teşekkür ediyor, bana bu hakikatleri açık bir şekilde beyan ettikleri için şükran ve minnetlerimi sunuyorum.
Ama; yine de her şeye rağmen, anlamadığım bir şey var ki o da görevini yapan ben, sorun oluşturmayan ben, mevzuatı uygulayan ben, usulsüzlük yapmayan ben; görevi ihlal eden, sorun çıkaran, usulsüzlük yapan karşı taraf iken nasıl oldu da suçlanan ben, soruşturma açılan ben, görevden alınan ben, ücreti geri alınmak istenen ben ve ceza yiyen yine ben oldum?
Anlıyorum, anlıyorum,.. her şeyi anlıyorum da… İşte bir türlü bunu anlayamıyorum?