MUTLULUĞUN YOLU VE ENGELLERİ

Mutluluk:  Allah(c.c.) nazarında, ebedi sevinç içinde, sonsuza kadar var olmaktır. Kendisi için istenen ahlaki gayedir. Bu gayeye erişmek için kemali ve kemale ulaşacak vasıtaları elde etmektir. Nefis ve beden iki önemli unsurdur. Nefis bedenle birleşik iken kendini gerçekleştirir. Nefis akıldan ibarettir. Nefis doğru inanca göre hareket etmezse, ahlaki hayat sürmezse, gözü kör, kulağı sağır olup ebediyen mutlu olmayacaktır.

Nefis ilimle kemale erip doğru bir inanca ulaşırsa, Allah’ın emir ve yasaklarına uygun hayatını yaşarsa, en yüce, en şerefli mutluluğa kavuşacaktır. Bunun içinde Kur’an ahlakı ile ahlaklanması, bildiği ile amel etmesi gerekir. Bu ameli ebedi mutluluğa ulaştırır.

İnsan aklının denetiminde olmayan kötü davranışlar  alışkanlık haline gelerek, nefsin erdemli hayat sürmesini engeller, mutluluğun önünü tıkar. Akıl, şehvet ve öfke güçlerini  tamamen pasifleştirmeksizin,denetim altında tutarak , bu güçlerin sağlayacağı faydalardan yararlanarak, mutluluğa götürecek erdemli bir hayat gerçekleşebilir. Ahlaki erdemlik; ifrat ve tefrit arasında kalan orta bir yol izlemektir. Bu orta yolu elde etmekte; bilgi ve erdemin yanında, ısrarla dini ibadetle meşgul olmak gerekir. İbadetler şehvet ve öfke güçlerini denetim altında tutar. Bu hal alışkanlık haline dönüşür. Dünya ve ahiret mutluluğuna erişir.

Mutluluğun yolu ve engelleri; Nefislere zarar veren, nefsi kendi mertebesine yükselmesine engel olan, şeylerin tamamı, bozuluşa uğrayan güçlerden ayrılmayışından ve onlara güvenmesindendir. Bu güçler,  şeytani bilen ve yapanlardır. Bu gün bunlar, kendilerine üst akıl unvan-ı veren, dünyayı idare etme sevdasında, şeytanın temsilcileri, para babalarıdır. Nefis inanç konusunda bozuluşa uğrayacak olan bu güce güvenip, dayanırsa, ölümle nefsin başına kötü şeyler gelecektir. Bu duruma düşmemek için, saf ve temiz Kur’an-i bilgiye sahip olmak gerekir. Yapan, arzu diye adlandırılan akıl gücü; şehvet, öfke ve yöneten gücün oluşumuna uyarsa, düşük seviyeli olur. Öfke ve şehvet kötü alışkanlık haline gelir, aklı çirkinleştirir. Akıl; öfke ve şehveti dengede tutmalıdır. Her şeyin kemale ermesi Yüce Allah’ın Feyzinden yararlanmakla mümkündür.

Nefsin arınması, niyetin halis olması, nefsani arzuların bastırılması için bedeni ibadetler daha güçlü etkiye sahiptir. Bu sebeple dini ibadetlerin hepsi nefse güç gelmektedir. Namaz, Oruç Hac, Zekat, dini hayata bağlılık faziletli olur. Özlenene karşı sürekli özlem duyma hakkını elde ettirir. Kendisinden uzaklaşılması gerekenden, nefret etme yetkinliğine kavuşturur. Her şeyin yaratılış gayesini bilir. Arınmış nefis ahirette kazanacağı mevkii bilecek hale gelir. Kötülük ve çirkinlikleri, kendinde etkinlik haline getiren nefis, ahirette hüsranla karşılaşır. Dünyada ve ahirette kendine zararlı haline gelir.

Ey inanan; erdemli hayat yaşa. Gerçek mutluluğu kazanmaya bak, mutsuzluktan kendini koru. Senin gayen ebedi azaptan korunmak, imrenilecek ebedi mutluluğa kavuşmaktır. Bu dünyanın aldatıcı süsünden vaz geçerek, İlahi alemin mutluluğunu kazanmaya çalış.

İnsana üflenen can değil, akıl, irade ve vicdandır. Can hayvanlarda da vardır. Beşere ruh üflenince insan olur. ‘’ İnsanın (basit bir varlık olarak yaratılmasının) üzerinden ,(gerek topraktan yaratıldığı sırada, gerek anne karnında iken, yaratılış döneminde olgunluk düzeyine ulaşıncaya kadar, henüz adının, şanının) anılmadığı nice zaman geçmedi mi?’’(İnsan suresi;1.) Rabbine boyun eğmekten kaçınan insan,bir zamanlar, bir hiç olduğunu ve Allah’ın lütfu sayesinde yaratılıp olgunlaştığını hiç düşünmüyor mu? ‘’ Doğrusu Biz insanı, (erkek ve kadından gelen) bileşik bir tohumdan yarattık ve onu (bu dünya hayatında) sınavdan geçirip yükseltmek için işitme, görme ve düşünme yeteneğine sahip (akıllı, üstün ve becerikli bir varlık) kıldık.’’(İnsan suresi;2.ayet)

‘’ Ayrıca (ona, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etme yeteneği bahşettik. Bununla birlikte hakikati apaçık ortaya koyan ayetler göndererek) ona doğru yolu gösterdik (ve seçimi kendisine bıraktık,) ya şükreden (bir kul olur.) ya da vefasız bir Nankör.’’(İnsan suresi;2.ayet)

İrade; küfründe, şükründe şartı ve sebebidir. İman ve küfür iradeye bağlıdır. İyiler; mahlukatı incitmeyen, şerre razı olmayandır. İman en büyük iddiadır. İddialar ispat ister. ‘’Yoksa siz, ALLAH(c.c.) içinizden cihat edenleri ve yolunda direnenleri belirlemeden cennete girebileceğinizi mi sanmıştınız?’’( Al-i imran suresi;142.ayet)

Eğer nefis özü itibariyle arınmış, kötülüklerden uzak kalmışsa, dünya gurbetinde niyeti saflaştıran İslami kurallara bağlı kalmışsa, kendi varlığından haberdar olarak, Allah’a İştiyak duyarak arınıp, saflaşır, soyutlaşırsa, ilim ve metafizik düzeyine ulaşırsa, akıledip anlarsa bedenden ayrıldığında Rahmet arşının altında, Sidretül münteha da ilahi feyze kavuşur ve kendi ilk alemindeki zatını seyreder. Yüce Allah(c.c.) mesajı Kur’an-ı keriminde; ‘’ Yüzler vardır ki o gün ışıl ışıl parlayacaktır.(onlar) Rabbine bakacaklardır.’’(Kıyamet suresi;22-23,ay.)

Buyurduğu gibi artık bütün hakikatler ona apaçık haline gelecek.’’ Nereye bakarsan bak, nimet ve ulu saltanat görürsün.’’(İnsan suresi;20.a.) Nefsin ulaştığı en büyük şeref ve mutluluk. Akıllı biri için bu mertebeyi elde etmeye çalışmak, elde ettiğini korumak önemlidir.
Mutluluğun yolu: ahiret iyiliğini, dünya hikmetini, düzgün yaşamayı, bütün ahlaki güzelliklere sahip olmayı ve her çeşit fazileti kazanmayı gerektirir. Mutlu olmak isteyen kimse, Alla’ın  Resulü Muhammed’e (s.a.v.) kendine rehber edinmeli. Gücü yettiği kadar onun ahlakını ve yaşayışını kendi hayatına uygulamalıdır.(kaynakça; İbni  Sina). Selam ve Dua ile.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ