- 17-06-2022 02:27
- 16-06-2022 15:28
- 196
Türkiye'de sorunlar öyle diz boyu değil.
Kabul edelim ki son yirmi yılda baş döndürücü bir şekilde ülke büyüdü ve gelişti.
Sağlıkta, eğitimde ve ulaşımda yapılanlar devrim niteliğinde.
Ve çok önemli vakalar da atlatıldı.
Ülke hep siyasi krizlerle uğraştı ve bunları aşmasını da bildi.
Ekonomi de, üretimde de olağanüstü veriler elde edildi.
Şimdi neyi konuşuyoruz?
Ekonomik krizi.
Ne zaman başladı ekonomik kriz ve nasıl buralara geldik.
Dünyada Koronavirüs salgını yaşandı ve henüz tam manasıyla da bitmedi.
Koronavirüs salgınında Türkiye çok iyi sınav verdi.
Dünya hatta gelişmiş ülkeler maske sıkıntısı yaşarken ve hastanelerde yer bulmazken.
Türkiye yaptığı şehir hastaneleri ile bu sorunu aştı ve insanlarına çok iyi sağlık hizmeti sundu.
Hatta Dünya’nın onlarca ülkesine maske ve hijyen paketleri gönderdi.
Bu başarıyı görmezden gelmek doğru değil, vicdani de değil.
Koronavirüs salgını sonrası bütün dünyada ekonomi daraldı ve küresel bir ekonomik kriz başladı.
Rusya ve Ukrayna savaşı da buna tuz biber oldu.
Yani sadece dünya salgının getirdiği etkilerle değil, savaşın da etkileriyle uğraşıyor.
Bir de dizin düşürülmesi meselesi var.
Faiz devletlerin sırtında habis urdur.
Eğer faizi düşürmezseniz, o faiz sizi içten içe bitirir.
Faiz Türkiye'yi içten içe bitiriyordu.
En kolay ekonomi düşük kur yüksek faizle işi idare etmektir.
Bu ülkede Maliye bakanları hep bunu yaptı.
Ülkenin dış borcunun sadece faizi hep ödendi.
Yani ülke hiç gelişmedi hep faiz ödeyen bir ülke konumundaydı.
İşte tam bu salgın ve savaş krizi yaşanırken faizlerle ilgili operasyon başlatıldı ve bu faiz lobilerini çıldırttı.
Tabi alışmışlar Türkiye'deki yüksek karlara.
Faiz düşünce kur fırladı ve bunun sokağa yansıması yıkıcı oldu.
Enflasyonun artması ve fahiş fiyatların kontrol edilmemesi bugünleri yani ekonomik krizi getirdi.
Her zamanki gibi akbabalar krizi fırsata çevirmeye çalıştı.
Stokçular ve siyasi fırsatçılar, vicdansız bir kısım üretici, market zincirleri krizin baronları bu krizi tırmandırmak için ellerinden ne gelirse yapıyorlar.
Kısacası ekonomik bir kriz var ama daha çok ahlaki bir erozyon ve artçıları var.
Siyasi iklimi değiştirmek için milleti ezmeye çalışan bir yapı da mevcut.
Kimse şu soruyu sormuyor?
Bu yirmi yılı yöneten iktidar gittiğinde ekonomi süt liman mı olacak ve bu ülkeyi yönetmeye namzet olanlar bugünkü ekonomik krizi çözebilecekler mi?
Yoksa ekonomik kriz daha da derinleşip sokağa şiddet dalgası olarak yansır mı?
Ülkeyi yönetmek sevdasıyla tekrar hastalıklı parlamenter sisteme döndürmek çare mi?
Daha böyle onlarca soru.
Bekleyip göreceğiz nasıl olsa 2023 Haziran öyle çok da uzak değil.