- 13-03-2015 23:00
- 92
Efendim, hava mis... Nasıl mis olmasın ki, güneş, düpedüz kıyak geçiyor bize.
Kışın ortasında yazı yaşatıyor. Ve ben, pencereme kanadı değen kuşun sesiyle uyanıyorum bu sabah. Belli ki yolunda gidecek bir şeyler.
Tam da 28 Şubat darbesinin yıldönümünde, ülkede sevindirici bir gelişme yaşanıyor.
Aynen kışın ortasında açan güneş gibi...
Ve hükümet ile HDP ortak basın açıklaması yaparak PKK’nin silah bırakacağını açıklıyor.
Hemen ardından internet siteleri ve gazetelerde silah bırakma ile Doğu ve Güneydoğuda büyük atılımlar yaşanacağı, istihdam, turizm, eğitim ve sağlık gibi alanlarda hızlı bir ilerleme kaydedileceği ne dikkat çekiliyor.
En önemlisi, yıllarımızı alan, ömürlerimizi çalan savaş sürecinin sonuna yaklaşıldığına ve artık cenaze haberleriyle yatıp kalkmayacağımıza dair umutlar yeşeriveriyor içimizde.
Ne yani, barışacak mıyız şimdi?
Cenazeleri karşılamayacak, annelerin yürek burkan ağlamalarına şahit olmayacak mıyız yani?
Ne diyebilirim ki, bunlar güzel umutlar…
Zira savaştan en fazla etkilenen bölge halkı olarak alışkınız umut etmelere.
Bu halk ki, cenazesini karşıladığı gün, Roboski’de 34 canını yitirdiği gün, canından can gittiği gün bile intikam söylemleri yerine barış sözcükleri döküldü dilinden.
Bu halk, barışa bu kadar aşık işte.
Şimdi yine delice sevinecek, umutlarımızı büyüttükçe büyütecek, bayram havası içine gireceğiz muhtemelen.
Hak ettiğimiz sevinçler bunlar… Hiç hak etmediğimiz acıların yanında koca bir mükâfat gibi adeta.
Gel gör ki korkular da bırakmıyor yakamızı.
Sevinçlerimiz, korkularla haşır neşir olmuş yaşadığımız coğrafyada.
Sürecin arkasında ciddi adımlarla durulacak mı?
Hükümet kanadı seçimden sonra bu kararlılığını samimi bir şekilde sürdürecek mi?
Sürece zarar verecek hatalar yapılır mı yapılmaz mı?
Akla gelen ilk sorular bunlar ne yazık ki…
Anlayacağınız meraktayız yine...
İyisi mi, bu defa umutlarımı dizginleyip, süreci adım adım izlemeyi tercih edeceğim.
Barışın ve umutların seçime kurban edilmemesi ise yine en büyük duam olacak.
Umarım yıllardır hayalini kurduğumuz “barış ve huzur dolu bir dünya”da tek bir gün bile olsa yaşamak nasip olur ne diyeyim…