- 02-07-2015 21:15
- 146
Ramazan Ay’ı içerisinde olmamız nedeni ile düşünme ve durumumuzu irdeleme vaktidir diyoruz.
Müslümanların hallerini sorgulama zamanı olarak bu ayın fırsat olarak görülmesi gerekir. Müslümanlar olarak neden bu haldeyiz?
Ne var halimizde demeyin. Zira bugün Müslümanlar için en acılı günler.
Her tarafta Müslümanlar baskı ve eziyet altındadır. Peki, yeryüzünün adeta mazlumları ve mahkûmları konumunda olan Müslümanlar neden bu hale geldi?
Müslüman toplumları incelediğimizde çevrelerine karşı duyarsızlaştıklarını ve sadece kendileri için yaşadıklarını görüyoruz.
Kendinden bihaber, çevresinden bihaber, kültüründen bihaber olanların bu duruma gelmesi normal olarak görülmelidir. Bilgi anlamında kendini yeterli görenlerde de maalesef amel (pratik) olmayınca ne kendine ne de çevresine fayda verebilmektedir.
Kuranı, sünneti ve hadisi bilen ve dilinden düşürmeyenler dâhil Müslümanların çoğu “Kapitalizmin Amentüsü” ile amel ederse bu halden daha kötü hale de düşeriz.
“Kapitalizm Amentüsü” günümüzde yaşantımızın temel prensipleri haline gelmiş.
“Kapitalizm Amentüsü” nedir diye soracak olursanız. Amentü inanma ve inanç sistemidir. Yani bir bakıma kapitalizm de bir inanış olmaktadır.
Günümüzde çokça kullanılan bazı terimler vardır. Örneğin “Gemisini yürüten kaptan!”, “Bal tutan parmağını yalar”, “İşini bilir!”, ”Erkektir yapar” , “Çeşmenin başındadır” , “Büyük balık, küçük balığı yutar!” gibi daha birçok deyim vardır.
Memurlar için de Merhum Turgut Özal’ın kullandığı “Benim memurum işini bilir” deyimi bir zamanlar moda olarak kullanılmakta idi. Yukarıda saydığımız tüm deyimler günlük hayatımızda yer edinmiş.
İslami ilkeleri bir tarafa bırakıp kapitalizmin savunduğu ve öne sürdüğü yukarıda bir kısmı zikredilen deyimler ve ilkeleri kullanır hale gelince kendi özümüzden ve inancımızdan uzaklaşmışız.
Her şey menfaat üzerine kurulmuş. Menfaatimiz ve kazancımız için her şeyi yapar hale gelmişiz.
Şöyle yaşadığımız çevreye bir bakalım. Esnafından, memuruna; işçisinden, işadamına hâsılı çoğumuz ölçüsüz bir şekilde “Para gelsin de nasıl gelirse gelsin” demiyor muyuz?
Aslında bunu yaparken de çeşitli kılıflar buluyor, karşılaştırmalar yapıyor ve kendimizi haklı çıkarıyoruz.
Toplumun fotoğrafını çekip çektiğimiz fotoğrafa bir bakalım. Örneğin trafiğe bir göz atalım. Trafikte kaç kişi kurallara uyuyor? Kırmızı ışık, sinyal kullanımı, yol geçiş hakkı v.s. tüm bunlara kaç kişi dikkat edip uyuyor?
STK’lar(Sivil Toplum Kuruluşları), Dernekler, sendikalar ne diye kuruluyor?
İdealler, ilkeler v.s. bir sürü uygulanamayan argüman. Neden uygulanamıyor?
Nedeni basit, Çünkü bunları kuranlar ve buralara yerleşenler buraları nemalanma kaynağı olarak görüyor. Buradan bir makam ve çıkar elde etme temel amaç olunca gerisi lafı güzaf oluyor.
Şimdi neden bu hale geldik sorusunun cevabına gelelim. Tüm bu sayılanlar halimizi anlatmaya yetmiyor mu?