- 19-11-2019 19:30
- 144
Her geçen gün Laikçi kesimin inançlı kesime karşı bir eylemine, bir saldırısına şahit oluyoruz. Bu kin, bu düşmanlık nereye kadar?
28 Şubat sürecinde Kemalist kesimin başörtülülere ve dindar kesime karşı yürüttükleri sistemli eziyet ve antipropaganda eski şiddette olmasa da halen sürmektedir.
Dönemin müstekbirleri dindarlara uygulanan baskı, tahakküm ve ötekileştirmenin bin yıl süreceğini söylüyordu.
Çok şükür ki bin yıl değil on yıl bile sürmedi.
Ancak ötekileştirme, kin ve düşmanlık Kemalist kesim için devam etmektedir.
Ulusal sınırların belirsizleşip Dünyanın sınırlarının kalktığı bir dönemden geçerken insanların birbirlerine tahammül düzeylerinin artması gerekirken maalesef tahammülsüzlükler artmaktadır.
İnançlı kesim inancının gereği de olsa insanların inancına ve değerine saygı duymaktadır. Aynı zamanda inançsızların da kendi inancına saygı duymasını beklemektedir.
Oysa inançsız kesim bu tahammülü göstermediği gibi inançlı kesime olan tahammülsüzlüğünü saldırı ile göstermektedir.
Her gün bir yerde inançsız kesimin inançlı kesime karşı bir şiddet hareketine şahit oluyoruz. Maalesef bunlara karşı herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
Bir gün bir havaalanında Kemalist ve Laikçi birinin inançlılara karşı söylediği ırkçı ve ötekileştirici söylemine şahit oluyoruz.
Bir gün sokak ortasında gerici ve yobaz bir Laikçinin başörtülü Müslüman kıza yapılan saldırısına şahit oluyoruz.
Başka bir gün cahil ve vahşi birinin bir Müslüman kızın başörtüsünü çıkarmaya teşebbüs etmesini televizyonlardan izliyoruz.
Başka bir gün Metro içinde Laikçi-Kemalist güruhun Müslüman bir genci psikolojik baskı altında tuttuğunu görüyoruz.
Her geçen gün bu tür eylem ve gösteriler artarak devam etmektedir.
Üstelik bu hareketler şiddet içermektedir.
Şiddete karşı çıkanlar ise bu şiddet içerikli eylemler karşısında üç maymunu oynamaktadır. Maalesef şiddet karşıtı gibi görünen kişilerin bu eylemlere karşı herhangi bir söz veya ifadelerine şahit olmadık.
Ama önemli olan bu şiddet hareketli eylemlerin artmasını engellemek ve daha da iyisi tamamen durdurmaktır.
Peki, o halde bu hareketler nasıl engellenebilir?
Öncellikle bu konuda eğitimin rolü önemlidir. Hani derler ya “Eğitim şart” işte aynen öyle de eğitim verilmesi şart gibi gözüküyor.
Eğitim olmadan insanların birbirini anlaması ve tahammül etmesi pek olası gözükmüyor.
Bir defa şunu anlamak gerekiyor ki, kimse herkesin kendisi gibi düşünmesini beklemesin.
İkinci olarak yapılması gereken şiddet içerikli ve ötekileştirici hareketlere karşı caydırıcı yasal düzenlemeler ve önlemlerdir.
Şu anda bu tür hareketlere tevessül edenlere karşı; “Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek” yasa içeriğine göre işlem yapılmaktadır.
Ancak kanaatimce bu tür hareketler şiddet içerse “İnanca hakaret ve saldırı” başlığı ihdas edilerek içerek düzenlenmelidir.
Eğer bu hareketler şiddet içermese “İnanca hakaret” başlığı ihdas edilmeli ve ona göre içerik düzenlenmelidir.
Söz konusu suç unsurları birer suç maddesi şeklinde Türk Ceza Kanuna birer madde olarak eklenmelidir.
Bu suç maddelerinin karşılığında ise ciddi cezalar verilmeli ki, bu tür gerici ve yobaz hareketler tekrarlanmasın.
Herkesin birbirine tahammül gösterdiği, insanların birbirinin inancına saygı gösterdiği günler görmek dileğiyle hoşça kalınız