Nymphaeus’tan Batman’a kitabı hakkında birkaç not-1

Nymphaeus’tan Batman’a kitabı hakkında birkaç not-1

Geçtiğimiz günlerde Prof. Dr. İdris Demir ve Prof. Dr. Filiz Akbaş ile ben naçizâneleri editörlüğünde hazırlanan “Nymphaeus’tan Batman’a” adlı kitabın Batman Üniversitesi Yayınları tarafından basımı yapılarak eser okuyucuyla buluştu. Kitap üzerine editör sıfatıyla birkaç notu yanı sıra eserde yer alan çalışmalar hakkında bilgi vermek isterim.

Kitabın isminin kaynağı hemen kapakta şu cümlelerle açıklanıyor: “Adını hemen yanı başında gür debisiyle akan nehirden alan Batman üzerine yapılan etimolojik çalışmalar henüz tam anlamıyla netlik kazanmamıştır. Batman adının ilk olarak Orta Çağ’da ortaya çıktığı ve kullanılmaya  başlandığı pek çok tarihi kaynaktan  anlaşılmaktadır. Antik dönem kaynaklarında ise Batman’a farklı isimlerin verildiği  görülmektedir. Bunlar arasında en meşhurları  ‘Kalat’, ‘Nymphaeus’ ve ‘Satidama’ adlarıdır.  Asur kaynaklarında Batman’dan ‘Kalat’ olarak  söz edilmiştir. Grek ve Roma kaynaklarında  Batman'a ‘su perisi’ anlamına gelen ‘Nymphaeus (Nymphaios)’ denilmiştir. Arap  kaynaklarında ise yörede uygarlıklar arasında yaşanan çarpışma ve savaşlar nedeniyle ‘kanlı  nehir’ anlamına gelen ‘Satidama’ adı  verilmiştir.” Bu açıklama eserin adı konusuna açıklık getiriyor.

Her şeyden önce kitap, Batman’ın modern bir kent olarak ortaya çıkışının temelinde yer alan on bin yılı aşan tarihi, kültürü, birikimi ve tekniği ele alıyor. Kitapta 4 ana bölüm ile 30 öğretim elamanının kaleme aldığı 26 çalışma bulunuyor. Bölüm yazarları, sosyal bilimler ve fen bilimleri alanlarındaki bilimsel çalışmalardan oluşuyor. Yazımızın ilerleyen kısmında çalışmaların sonuç bölümlerinden hareketle ele alınan değerlendirmeler hakkında bir bilgi demeti sunmak istiyorum. Birinci bölüm ile başlayalım o halde.

Eserdeki birinci bölüm, “Kentin Yükselişi” başlığını taşıyor. Bu bölümde Prof. Dr. İdris Demir ile naçizânelerinin ortak kaleme aldığı “Fotoğraflarla Petrol, TPAO ve Batman” adlı çalışma yer alıyor. Petrolün bulunup işlenmesiyle hızla bir sanayi kentine dönüşen Batman’daki ilk üretim ve kuruluş faaliyetleri fotoğraflar eşliğinde ele alındığı çalışmada; Batman’da ilk petrol arama faaliyetleri 1930’lu yıllarda MTA ve Altın ve Petrol Arama ve İşletme İdaresi tarafından gerçekleştirildiği, dönemin hükûmetinin çağrısı üzerine 1929 yılında geçici olarak, 1933 yılından sonra tamamen yurda dönen Cevat Eyüp Taşman öncülüğünde başta Batman-Meymuniye Boğazı ve Raman Dağı bölgesi olmak üzere Garzan, Midyat Basbirin, Erzincan-Tarcan ve Adana’da yoğun bir petrol arama girişimi başlattığı,  1946 yılında Batman’da ilk ticari petrolün bulunduğu, Meymuniye Boğazı Vadisi’nde 1940 yılında yapılan ilk tecrübe rafinerisinden sonra İluh köyünün içinden geçen tren istasyonunun hemen bitişiğinde 1948 yılında Batman Pilot Rafinerisinin inşa edildiği, her iki rafinerinin inşasında dönemin kısıtlı imkânları nedeniyle ikinci el veya hurda malzemelerin kullanıldığı, 1953 yılında Batman tren istasyonunun yanında günde 200 ton petrol işleme kapasitesi temin etmek amacıyla Batman Rafinerisi’nin inşası için adım atılması ve 1954 yılında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın kurulması ile bir kentin doğuşu ve yükselişinin de başladığı, pilot rafinerinin inşasının 1,5 yıl sürdüğü ve Amerikalı şirket Ralph M. Parsons’a yaptırıldığı,  Batman’da 1955 yılında belediye ikame edilmesi ve 1959 yılında Batman Bölge Müdürlüğünün kurulması sonrasında Batman’ın Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en önemli çekim merkezlerinden biri haline geldiği, Batman’ın gelişim serüveninin 1930’lu yıllarda başladığı, Cumhuriyet’in gelişme ve büyüme projesinin var ettiği bir sanayi kenti olarak doğduğu ve bugün büyükşehir sınırlarına erişen bir kent olma hüviyetine eriştiğinin altı çiziliyor. Bütün bu konular ele alınırken çalışmada TPAO Genel Müdürlüğü arşivinden alınan fotoğraflarla tarih günbegün kayıt altına alınıyor ve fotoğraflar çalışmanın ana omurgasını ortaya koyuyor. Çalışmanın sonunda Batman’ın Cumhuriyet’in Anadolu’yu kalkındırma ve çağdaş bir yurt inşa etme fikrinin en somut örneklerinden birisi olduğu vurgulanıyor. Ayrıca çalışmanın en önemli yanlarından biri ise bilinenin aksine 1930’lu yıllarda değil de 1901-1902 yıllarında bölgede petrol kuyularına rastlanmış olduğu saptamasıdır (Demir, İ. ve Korkmaz, F. (2024). “Fotoğraflarla Petrol, TPAO ve Batman” Nymphaeus’tan Batman’a Ed. Demir, İ, Akbaş, F. Korkmaz, F. Batman: Batman Üniversitesi Yayınları. p.1-40.

İkinci Bölüm, “Kentin Hafızası” başlığını taşırken bu bölümde örfi eğitim kurumları, dini ve yöresel bayramlar, Seyit, Süryani, Koçer ve Ezidi kültürü, Batman’da Dengbejlik, Batman’a mal edilen Türküler, Batman’daki çocuk oyunları, kadın el sanatlarında ikonografik izler ve Batman’da Roma ve Eyyubî dönemi ele alınıyor.

İkinci bölümün ikinci çalışması Doç. Dr. Ahmet Bozyiğit’in kaleme aldığı “Batman’daki Seyyidler” adını taşıyor. Bozyiğit, bu çalışmasında; Hz. Peygamberin torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in soyundan gelen Seyyidler, İslâm tarihi boyunca her zaman İslâm toplumunun en önemli unsuru olarak tarih sahnesindeki yerlerini koruduklarını, İslâm toplumunda Hz. Ali, Hz. Hasan ve özellikle de Hz. Hüseyin’e yapılan haksızlık, zulüm ve işkence tarih boyunca Müslümanlarda bir travmaya sebep olduğunu, zihinlerini hep meşgul etmiş ve halen de meşgul etmeye devam ettiğini, Müslümanların dönemin iktidarları tarafından duygusal olarak bağlı oldukları ve Hz. Peygamberin torunlarına reva görülen muameleyi hiçbir zaman unutmayıp kalplerinin derinliklerinde her zaman acı, haksız ve talihsiz olaylar olarak gördüklerini, İslâm tarihi boyunca devam eden iktidar mücadelesinde her taifenin iktidarın kendi hakları olduğunda ısrar ederek, yönetimi elinde bulundurmak için her türlü yolsuzluk, haksızlık, zulüm ve işkenceyi diğer taifeye karşı bir yol ve yöntem olarak benimsediğini, bu anlayışın Peygamber Efendimizin vefatından hemen sonra başladığını, Müslümanların peygamberin vefatından sonra nasıl bir yönetim anlayışına sahip olacakları konusunda bir bilgi ve yöntemin olmamasının da etkisinin olduğunu, ilk iki halife Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer zamanında Peygamberin ebediyete irtihali henüz taze iken iktidar için mücadelenin henüz fazla alevlenmemiş olmasının doğal karşılanabileceğini ancak sonraki süreçte Emevi, Abbasi ve diğer idarelerin iktidarlarına karşı tehlike olarak gördükleri seyyidlerle mücadele ettiklerini, bazen de iktidarlarını güçlendirmek için vergiden muaf tutulmak, ganimetten ve beytülmaldan belli oranlarda pay almak gibi seyyidlere toplumun diğer üyelerine tanınmayan birtakım imtiyazların da verildiğini, hiçbir uygulamanın seyyidlerin zedelenen itibarlarını düzeltmeye ve kırılan onurlarını tamir etmeye asla yetmediğini, seyyidlerin farklı dönemlerde farklı muamelelere maruz kalmalarının zaman içerisinde bulundukları bölgelerden İslâm coğrafyasının farklı bölgelerine göç etmelerine sebep olduğunu, özellikle Emeviler ve Abbasiler döneminde gerçekleşen bu göçlerin Moğol istilasıyla daha da hızlanarak devam ettiğini ve İslâm dünyasının dört bir tarafına doğru yaşandığını, en önemli göçlerin Irak, Suriye ve İran üzerinden Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerimize yapıldığının tespit edildiğini,  Mardin, Siirt, Batman, Diyarbakır, Bitlis gibi illere dağılan seyyidlerin bir kısmının kırsaldaki köylere, bir kısmının da şehir merkezlerine yerleştiğini, Batman’da petrolün bulunması ve rafinerinin kurulmasıyla birlikte büyük bir ivmeyle gelişen ve büyüyen Batman’ın bucak, ilçe ve il olması süreçlerinden sonra civar il, ilçe bucak ve köylerden Batman’a büyük oranda göçlerin yaşandığını ve bu göçlerde seyyidlerin de yer aldığını, Batman’a yerleşen seyyidlerin şehrin eğitim, ekonomik ve sosyal nimetlerinden de yararlanarak yalnızlık, itilmişlik ve mağduriyet psikolojisinden de kurtularak bir nebze olsun rahatladıklarını, Batman’da yaşayan seyyidlerin bölgedeki farklı il, ilçe ve köylerden gelseler de seyyid nüfusunun çoğunluğunu Mardin bölgesinden gelenlerin oluşturduğunu, Batman’daki seyyidler Seyyid Bilal Derneği benzeri dernek ve vakıflar kurmak suretiyle hem birlik ve beraberliklerini pekiştirmek hem de sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel olarak da varlıklarını göstermek suretiyle önemli adımlar atarak dini ve kültürel alanda çeşitli proje, tören ve etkinliklerin yapılmasına katkıda bulunduklarını, taziyelere gitmek, atalarının türbelerinde etkinlikler yapmak, kutlu doğum haftaları düzenlemek, düğün ve merasimlere katılmak gibi aktivitelerin örnek olarak verilebileceğini, Batman’da yaşayan seyyidlerin seyyidliklerinin tespiti de önemli bir mesele olduğunu, seyyid olduklarını iddia edenlerin çoğunluğunun elinde seyyid olduklarına dair kesin bir belgenin mevcut olmadığını, nadir de olsa bir kısım seyyidlerin elinde, Osmanlı döneminden kalma mühürlü, tescil edilmiş şecerelerine rastlamanın mümkün olduğunu, elinde resmi şeceresi olmayıp da seyyid olduklarını ifade edenlerin şifahi beyanı toplum tarafından kabul gördüğünü ifade etmektedir (Bozyiğit, A. (2024). “Batman’daki Seyyidler” Nymphaeus’tan Batman’a Ed. Demir, İ, Akbaş, F. Korkmaz, F. Batman: Batman Üniversitesi Yayınları. p.43-61.

İkinci bölümün üçüncü çalışması Dr. Öğr. Üyesi Ömer Murat Öter’in kaleme aldığı “Batman’da Eğitim ve Örfi Eğitim Kurumları” adını taşıyor. Yakın geçmişten günümüze Batman’ın eğitim durumunun değerlendirilmesi, eğitime verilen önemin ortaya konulması ve geçmişten günümüze varlığını informal olarak devam ettiren örfi eğitim kurumlarının (medreselerin) Batman’ın eğitimine olan katkısının incelenmesi amacıyla yapılan araştırmada ulaşılan sonuçlar arasında: 1937 yılına kadar bir köy iken önce bucak, 1957 yılında ilçe ve 1990 yılında il olan Batman’ın hızlı büyüyüp gelişmesinde, petrolün 1940 yılında Raman Dağı’nda bulunması, Türkiye’deki ilk rafinerinin 1955 yılında kurulması ve takip eden yıllarda Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Bölge Müdürlüğü’nün açılmasının önemli etkileri olduğu, Siirt, Bitlis, Mardin ve Diyarbakır illeri arasındaki karayolu ulaşımında merkezi bir konumda bulunması da Batman’ı bir ticaret merkezine dönüştüğü,  TÜİK ve MEB verileri incelendiğinde Batman’ın sınır komşusu olduğu Siirt, Mardin, Bitlis, Muş ve Diyarbakır illerine oranla sosyal, kültürel ve ekonomik alanda hızlı bir gelişme göstermesinde, eğitime verilen önemin de etkili olduğu, Batman’ın sınır komşusu olduğu illere göre kadın ve erkeklerde daha yüksek bir ortalama eğitim süresine sahip olduğu; çağ nüfusun okullaşma oranı açısından ilkokul ve lise kademelerinde komşu olduğu illerin tümünden daha yüksek bir okullaşma oranına sahip olduğu; lise ve dengi meslek okulu ile yüksekokul ve fakülte düzeyinde bitirilen eğitim oranları açısından komşu olduğu illerin tümünden daha yüksek bir okullaşma oranına sahip olduğu, İslam’ın kabulünden günümüze bölgede temel eğitim kurumu olarak varlığını devam ettiren örfi eğitim kurumlarının Batman’ın eğitiminde önemli bir yeri olduğu; çeşitli vakıf, dernek binin üzerinde öğrencinin eğitim gördüğü; yeme, içme, ısınma, müderris, aşçı ve temizlik görevlisi giderleri hayırseverler tarafından karşılanan örfi eğitim kurumlarından bazılarının giderlerini karşılamada yaşadıkları sorunlar ve imam-hatip kadrolarına atamalarda hafızlık eğitimini tamamlayanlara daha fazla kontenjan ayırılması nedeniyle son yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde yatılı Kur’an kursları şeklinde resmileştikleri; örfi eğitim kurumlarında eğitim gören öğrencilerin aynı zamanda orta öğretime de uzaktan öğretimle devam ettikleri ve ön lisans ile lisans eğitimlerini açık öğretim şeklinde tamamladıkları; örfi eğitim kurumlarında okuyan öğrencilerin zorunlu eğitimden sonraki üniversite eğitimini almaya teşvik edildikleri; örfi eğitim kurumlarıyla birlikte resmi eğitim kurumlarından mezun olanların üniversitelerde öğretim üyeliğinin yanında Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde imam-hatip, vaiz ve müftü olarak görev yaptıkları; eğitimlerde Arapça kitapların yanında Türkçe kitapların da okutulduğu; öğrencilerin okullarında başarılı olmalarına yönelik çeşitli tedbirlerin alındığı; örfi eğitim kurumlarında eğitim gören çok sayıda öğrencinin lisansüstü eğitime yönlendirildikleri ve iyi düzeyde bir Arapça eğitimi almanın avantajıyla lisansüstü eğitimlerde başarılı oldukları, Batman’ın komşu illere göre eğitime daha fazla önem verdiği ve bunda diğer faktörlerin yanında, Batman’da faaliyet gösteren örfi eğitim kurumlarının müfredatlarında ve eğitim sistemlerinde gerçekleştirdikleri gelişmelere bağlı olarak öğrencilerini resmi okulları okumaya teşvik etmelerinin, öğrencilerinin okudukları okullarda başarılı olmaları için aldıkları tedbirlerin ve yaptıkları çalışmaların etkili olduğu saptanmıştır (Öter, Ö. M. (2024). “Batman’da Eğitim ve Örfi Eğitim Kurumları” Nymphaeus’tan Batman’a Ed. Demir, İ, Akbaş, F. Korkmaz, F. Batman: Batman Üniversitesi Yayınları. p.63-73.

İkinci bölümün dördüncü çalışması Dr. Öğr. Üyesi Zehra Görkem Duran Gültekin’in kaleme aldığı “Batman’da Kutlanan Dinî ve Yöresel Bayramlar” adını taşıyor. Bu çalışmada;  binlerce yıldır birbirinden farklı sayısız kültür ve medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu topraklarının son derece zengin bir kültürel mirasa sahip olduğu, bu mirasın ve birlikte yaşama kültürünün en güzel örneklerinden biri olan Batman’ın geçmişinin köklü geleneğinden aldığı güçle modern bir geleceğe yürüdüğü, hoşgörü ve saygı temelinde asırlardır birlikte yaşamış olan inanç ve kültürlerin isimleri farklı ama özünde aynı birlik ve beraberlik duyguları üzerine kurulmuş yaşam felsefesinde buluştuğu ve bunu sürdürmeye devam ettiği, misafirperverlik, komşu hakkı, yardımlaşma esasında birbirinden zengin ritüellerle şekillenen bayram ve kutlamaların Batman özelinde bu kadim topraklardaki zengin kültürün yeniden canlandığı ve en coşkulu haliyle taçlandırıldığı zamanlardan olduğu, bu kıymetli mirası geleceğe taşımak için nesiller arası süreklilik ve aktarımı sağlarken bir taraftan da inanç ve kültür turizmi başta olmak üzere bölgeye sosyal ve ekonomik anlamda katkı sağlayacak adımlarla zenginleştirilmesi gerektiği vurgulanıyor (Duran Gültekin, Z.G. (2024). ““Batman’da Kutlanan Dinî ve Yöresel Bayramlar” Nymphaeus’tan Batman’a Ed. Demir, İ, Akbaş, F. Korkmaz, F. Batman: Batman Üniversitesi Yayınları. p.75-89.

İkinci bölümün beşinci çalışması Doç. Dr. Bayram Demir’in kaleme aldığı “Batman’da Süryani İzleri: Saha Çalışması Değerlendirmeleri” adını taşıyor. Bu çalışmada;  kendilerini kadim Hristiyan toplumu olarak tanımlayan Süryanilerin günümüzde başta Mardin, İstanbul, Diyarbakır ve Şırnak gibi şehirlerde yaşadığı, Osmanlı dönemi de dâhil olmak üzere göç ettiklerinin bilindiği, Süryanilerin sosyo-politik ve ekonomik nedenlerle 1942, 1955, 1974 yılları ve daha yoğun olarak 1980’in ikinci yarısında, Turabdin’den önce İstanbul’a ve oradan Avrupa ülkeleri, Amerika ve Avustralya’ya göç ettikleri,  Süryanilerin göçlerinde farklı etkenlerin varlığı da olmakla birlikte genel olarak göçlerin nedenleri arasında ekonomik nedenlerin başat olduğu, salt ekonomik sebeplerin yeterli açıklamayı sağlayamayacağı dolayısıyla geçmişte sosyal ve politik sebeplerin de etkili olduğunu dikkate almak gerektiği, Batman şehrinde Beşiri, Gercüş ve Hasankeyf coğrafyasında yaşamış bulunan Süryanilerden kalma ibadethane ve mezarlık gibi alanların kaldığının gözlemlendiği, Batman ve civarında aktif olarak sosyal hayata karışan Süryani topluluktan söz etmenin mümkün görünmediği,  sadece Gercüş ilçesine bağlı Yamanlar köyünde belirli mevsimlerde ata toprağını ziyaret eden Süryanilerin bulunduğu, diğer topluluklarla Süryaniler geçmişte olduğu gibi bugünde diğer topluluklarla barış içinde yaşadığı, Arıca köyünde aktif olarak hizmete açık ancak büyük ölçüde turistik işlevi bulunan iki adet kilisenin bulunduğu, Batman ilinde Süryanilerin ibadet merkezlerine yönelik olarak imkânlar dâhilinde restorasyonların yapılmaya devam ettiği, bu yöndeki çalışmaların söz konusu toplulukların varlığına ve kültürüne katkı sağlamak anlamına geldiği vurgulanmaktadır (Demir, B. (2024). “Batman’da Süryani İzleri: Saha Çalışması Değerlendirmeleri” Nymphaeus’tan Batman’a Ed. Demir, İ, Akbaş, F. Korkmaz, F. Batman: Batman Üniversitesi Yayınları. p.91-111.

İkinci bölümün altıncı çalışması Arş. Gör. Ziya Durgut’un kaleme aldığı  “Batman’da Koçerler (Göçerler)” adını taşıyor. Bu çalışmada;  günümüzde Koçerlerin bir kısmı yerleşik hayata geçtiği,  Batman ise sahip olduğu yerleşik Koçer nüfusunun yanı sıra göç yollarının tam merkezinde bulunması nedeniyle ayrı bir öneme sahip olduğu, Türkiye’deki tek Koçer derneğinin Batman’da bulunduğu, yerleşik hayata geçişin en büyük nedenlerinden biri de göçebe yaşamın zorluğu olduğu,  göçebe yaşamını sürdürenlerin genel olarak doğa, temiz hava ve sürüleri ile iç içe olmaktan duydukları mutluluğu ifade ettiği,  Türkiye’de yüzyıllardır göçebe bir yaşam sürdüren Koçerlerin önemli bir bölümünün artık şehirlerde yaşadığı, bu durumun nedenlerinden en önemlisinin göçebe yaşamın getirdiği zorluklar olduğu, yerleşik yaşama geçenlerin en belirgin özelliklerinin çocuklarının eğitimine oldukça önem vermesi olduğu, Koçerler arasında doktorluk, avukatlık, hakimlik ve veterinerlik popüler meslekler olarak kabul edildiği, ticaret ile uğraşan pek çok iş insanının Koçer olduğu,  görüşme yapılan ailelerdeki bütün çocukların örgün eğitim kurumlarında okumakta olduğu, göçebe yaşamı benimseyen Koçerlerin hayvancılık faaliyetleriyle uğraştığı, yerleşik yaşama geçenlerin ise eğitim ve ticaret ile meşgul oldukları tespit edilmiştir (Durgu, Z. (2024). “Batman’da Koçerler (Göçerler)” Nymphaeus’tan Batman’a Ed. Demir, İ, Akbaş, F. Korkmaz, F. Batman: Batman Üniversitesi Yayınları. p.113-124.

İkinci bölümün yedinci çalışması Öğr. Gör. Dr. Mehmet Veysel Karataş’ın kaleme aldığı “Batman’ın Dengbej Mirası: Tarih ve Mekân Üzerinden Bir Kültürel Araştırma” adını taşıyor. Bu çalışma, Batman’ı merkeze alarak Kilam ve dengbejlik geleneği üzerine detaylı bir bilgi sunmaktadır. Araştırmada, sözlü anlatı geleneği, kilam ve dengbej kavramları, bu geleneğin farklı alt türleri, bölgesel farklılıklar ve önemli dengbejler hakkında bilgiler içerdiği, dengbejlik geleneğinin farklı kültürel kodlamalardan kaynaklandığı ve bölgesel farklılıkların olduğu, Serhat, Garzan ve Botan yörelerinin öne çıktığı belirtilmiş, bu bölgelerin müzik tekniği açısından birbirinden farklı özelliklere sahip olduğu ifade edilmiştir. Öne çıkan dengbejler arasında Salihê Qubinî, Miradê Kinê, Dengbej Hesin, Aliyê Mamed ve dengbej Mesut gibi isimler sayılmıştır. Çalışmada dengbejlerin yaşamları, doğdukları yerler, geleneğe katkıları ve müzikleri üzerinde durulmuş, Batman’daki dengbejlerin etnik ve dini çeşitliliği yansıtan bir karaktere sahip olduğu ifade edilmiştir. Araştırmada ayrıca kilamların haritalandırılması yapılmış, yerel halkın toplumsal hafızasında yer adlarının canlı ve anlamlı bir biçimde korunmasında kilamların etkili olduğu sonucuna varılmıştır. Karataş’a göre; ‘sözlü kültür’ kuramı altında yapılan analizlerin, sadece dengbejler ve kilamlarla sınırlı kalmayıp, daha geniş çaplı genellemelere uzanmış, bu indirgemeci bakış açısının bazı durumlarda ‘yazılı kültür’ün önemini göz ardı etmiş, hatta bazı araştırmalarda yazılı kültürün varlığını tamamen inkâr eden iddialara bile yer verilmiştir. Çalışmada, söz konusu yaklaşımların eksik ve yanıltıcı olduğu vurgulanarak kilam ve dengbej kültüründe aşiretler ve aşiret reisleri arasındaki himaye ilişkisinin önemli bir etken olduğu, detaylara girilmese de bazı aşiretlerde dengbej sayısının fazlalığı bu kanıyı güçlendirdiği, dengbej - patron ilişkisindeki değişimin kilam geleneğinin 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren zayıflamasının önemli nedenlerinden biri olduğu,  ‘İkincil sözlü kültür’ çağında müzik endüstrisindeki gelişmeler sonucunda kilam ve dengbejlik alanında yeni bir değişim sürecinin yaşandığı ifade ediliyor (Karataş, M.V. (2024). “Batman’ın Dengbej Mirası: Tarih ve Mekân Üzerinden Bir Kültürel Araştırma” Nymphaeus’tan Batman’a Ed. Demir, İ, Akbaş, F. Korkmaz, F. Batman: Batman Üniversitesi Yayınları. p.125-144.

İkinci bölümün sekizinci çalışması Dr. Öğr. Üyesi Yiğit Karabulut’un kaleme aldığı “TRT Repertuvarına Kayıtlı Batman İline Ait Türkülerin İncelenmesi” adını taşıyor. Bu çalışmada;  sözlü geleneğin bir öğesi olan türkülerin ustadan çırağa, dilden dile aktarım yoluyla yaşatılarak kuşaktan kuşağa aktarıldığı,  ülke genelinde kültürün yaşatılması, muhafazası ve geliştirilmesi doğrultusunda türkülerin sözlü gelenekte kalmayıp notaya alınarak arşivlenmesinin büyük önem taşıdığı, TRT’nin 15-16-17 Kasım 2019 yılında yaptığı güncel derleme çalışmaları esnasında, 2 sanatçı, 2 teknik ekip üyesi ve 1 idari amirden oluşan derleme ekibi ile Batman’a geldiği, derleme ekibinin TRT İstanbul radyosu sanatçısı Münevver Özdemir, TRT İstanbul radyosu sanatçısı Dünya Tekin, danışmanın Batman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü Araştırma Görevlisi Kayhan Tunç’dan oluştuğu, derleme ekibinin Batman merkezi ve ilçelerinden, kaynak kişiler Salih Yorulmaz (Salîhê Qubinê), İsa Bürü, Ahmet Gezici (Ahmetkê), Nuri Ebrem, Zahir Güner (Dengbêj Zahıro)’den 12 türküyü notaya aldığı. bu türkülerin 1’inin Türkçe, 11’inin Kürtçe olduğu, 2019 yılında yapılan son derleme çalışmasının sonuçları doğrultusunda yeni derlenen türkülerin repertuvara eklenmesi durumunda Batman’a ait türkülerin repertuvara gireceği, bu derleme çalışmasının şehrin kültürel mirasının yaşatılıp sürdürülmesine katı verdiği tespit edilmiştir (Karabulut, Y. (2024). ““TRT Repertuvarına Kayıtlı Batman İline Ait Türkülerin İncelenmesi” Nymphaeus’tan Batman’a Ed. Demir, İ, Akbaş, F. Korkmaz, F. Batman: Batman Üniversitesi Yayınları. p.145-150.

İkinci bölümün dokuzuncu çalışması Prof. Dr. Pelin Tan’ın kaleme aldığı “Batman Bölgesi Kadın El Sanatlarına Dair İkonografik Bir Analiz Denemesi: Yerellik Kozmolojileri” adını taşıyor. Bu çalışmada; genel olarak Batman yöresindeki el sanatlarında üretilen ikonagrafyaya dair incelemeler yapıldığı,  Batman’da da prrofesyonel veya fason bir kapitalist üretim yerine; kadınların minor geçinme ekonomisi ve armağan ekonomisi adına üretilmesi ve dolaşımda olması, farklı kadın ve ya kadın toplululuklarının ürettiği ürünler ile ortaklaşmaları, bağlantı içinde olmaları, imge ikonografyasının zengin bir çeşitlilik içinde olması ve Batman topografyasındaki naturalist bir pastoralizmin hala çok güçlü olması, imgelerin tekil örnekler barındırarak profesyonelleşmemiş olması dolayısıyla yerel kültürün korunması, farklı inanç ya da kültürel kimliklerin renk, biçim ve kullanım ikonografisini hala çeşitli kılması hususları öne çıkıyor. Çalışmanın devamında ise Batman bölgesinde, özellikle kırsal mekânda üretilen çeşitli el sanatlarının biçim ve motiflerinin çoban, köylü, koçer/göçebe, kente göç etmiş ama köy ile ilişkisi olan, Avrupa’ya göç etmiş fakat köyünü bolca ziyaret eden Batmanlı kadınların pastoral naturalistik yaklaşımlarının devamlılığını sağladığı, bu devamlılık sayesinde aktif somut mirasın soyut bir toplumsal ağa evrilmesinin kadınlar arasında sürdürülmekte olduğu vurgulanıyor (Tan, P. (2024). “Batman Bölgesi Kadın El Sanatlarına Dair İkonografik Bir Analiz Denemesi: Yerellik Kozmolojileri”  Nymphaeus’tan Batman’a Ed. Demir, İ, Akbaş, F. Korkmaz, F. Batman: Batman Üniversitesi Yayınları. p.151-175.

İkinci bölümün onuncu çalışması Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Akif Kay’ın kaleme aldığı “Batman Yöresinde Oynanan Çocuk Oyunları” adını taşıyor. Bu çalışmada;  Batman yöresinde ön plana çıkan on dört çocuk oyunun incelendiği, bu oyunların çocukların dünyasında sadece bir eğlence aracı olmadığı, toplumsal değerlerin ve kültürel mirasın aktarıcılığını temsil görevini de üstlendiği, dijitalleşen oyun kültüründe ekranlarla sınırlanan oyun alanlarının aksine yöresel çocuk oyunları açık havada oynayan oyunlarla, geliştirdikleri strateji ve problem çözme becerileriyle bilişsel gelişimlerini; oyun sırasında iletişimsel becerilerini kullanarak dil gelişimlerini; oyunun neredeyse tamamında hareket ederek fiziksel ve motor gelişimlerini; son olarak da takım halinde çalışma, beraber hareket etme, oyun sırasını sabırla beklemek gibi faktörlerle de sosyal ve duygusal gelişimlerini artırdığı, oynanan oyunlarda kullanılan materyallerin gündelik hayatta kolay ulaşılabilir basit malzemelerden elde edilen ürünler olmaısndan ötürü maliyet ve zaman açısından önemli bir kazanç sağladığı, oyunların açık havada oynanıyor olmasının çocukların hareket becerilerini artırması sebebiyle sağlık açısında da önemli bir olgu olarak değerlendirildiği, yöresel çocuk oyunlarının nesilden nesile aktarımında ailelerin, eğitimcilerin ve toplumun diğer dinamiklerinin büyük rolünün bulunduğu, yapılan akademik çalışmaların daha sonra yapılacak olan çalışmalara zemin oluşturması açısından önemli olduğu, Batman ve çevresinde yöresel çocuk oyunlarının yeniden keşfedilmesi ve bu oyunların güncel eğitim programlarına dâhil edilmesinin çocukların kültürel kimliklerini güçlendirirken aynı zamanda onlara zengin bir öğrenme deneyimi sunacağı ifade ediliyor (Kay, M. A. (2024). “Batman Yöresinde Oynanan Çocuk Oyunları” Nymphaeus’tan Batman’a Ed. Demir, İ, Akbaş, F. Korkmaz, F. Batman: Batman Üniversitesi Yayınları. p.177-191.

İkinci bölümün on birinci çalışması Dr. Öğr. Üyesi Ercan Gördegir’in kaleme aldığı “Salahaddin Eyyübi Devri Hısn-ı Keyfâ”  adını taşıyor. Bu çalışmada;  Hısn-ı Keyfâ’nın, farklı dönemlerde çeşitli medeniyetlerin ve hükümdarların hâkimiyeti altına girdiği, İslamiyet’in doğuşundan sonra bölgede yaşanan siyasi ve askeri gelişmelerin Hısn-ı Keyfâ’nın tarihinde önemli bir dönüm noktası oluşturduğu, özellikle Nûreddin Muhammed’in hükümdarlığı döneminde Artuklu topraklarını koruması ve genişletme politikası izlemesinin Hısn-ı Keyfâ’nın Eyyûbî üst hâkimiyetine geçişini sağladığı, Selahaddin Eyyubi’nin bölgedeki etkisinin artmasıyla birlikte Hısn-ı Keyfâ ve çevresi Eyyûbî hâkimiyeti altına girerek bu dönemde önemli siyasi değişimlere tanık olduğu. Eyyûbî üst yönetiminin başlamasından sonra devletin başına geçen Artuklu hükümdarları özellikle II. Sökmen ve Nasreddin Mahmud dönemlerinde, Eyyûbîlerle iyi ilişkiler kurarak güçlerini korumaya çalıştığı, bu süreçte Hısn-ı Keyfâ’nın siyasi ve kültürel yaşamının da geliştiği, Melik Mesud döneminde yaşanan karışıklıklar ve Eyyûbî hükümdarı Melik Kâmil’in bölgeyi işgal etmesiyle Hısn-ı Keyfâ’nın Artuklu hâkimiyeti sona erdiği ve bölgenin doğrudan Eyyûbî devletinin hâkimiyetine girdiği ifade ediliyor (Gördegir, E. (2024). Salahaddin Eyyübi Devri Hısn-ı Keyfâ” Nymphaeus’tan Batman’a Ed. Demir, İ, Akbaş, F. Korkmaz, F. Batman: Batman Üniversitesi Yayınları. p.193-202.

İkinci bölümün on ikinci ve son çalışması Öğr. Gör. Eyüp Caner’in kaleme aldığı “Batman’ın Tarihi ve Kentsel Gelişim Süreci İçerisinde Roma Dönemine Genel Bir Bakış” adını taşıyor. Bu çalışmada;  antik kaynaklar ve araştırmaların Batman da güçlü bir Roma Dönemi yaşandığına işaret ettiği, Arzanene kelimesinin antik kaynaklarda bir antik kentten ziyade Batman coğrafyasının tamamını kapsayan bir kelime olarak kullanıldığı, Kıbrıslı George adındaki Roma Dönemi coğrafyacısının Batman için Arzanene diye söz ettiği ve antik tarihçi Procopius’un Arzanene’de Roma İmparatorluğu tarafından inşa ettiği 6 kaleden bahsettiği,  Batman’da Arzanene dendiğinde tüm şehri bugünkü sınırları ile temsil ettiği,  Whitby’nin Arzanene’nin sınırlarını antik kaynaklardan yola çıkarak çizdiği, batısında Nymphaeus (Batman Çayı), güneyinde Dicle Nehri, Doğusunda Nikephoriun (Garzan Çayı) ve kuzeyinde Toros Dağları’nın yer aldığını söylediği. bu sınırlar içerisinde yer alan ve inceleme konusu olan kalelerin çoğunun Roma Dönemi’nde askeri üs bölgeleri olarak kullanıldığı. kalelerin, Batman sınırları içerisine geniş bir alana yayılmış olması, şehrin tamamında sağlanmış olan Roma İmparatorluğu egemenliğinin göstergesi olduğu, Roma İmparatorluğu’nun Batman civarındaki sınırının Batman Çayı olduğu genel bir görüş olarak kabul edildiği, Batman Çayı’nın doğusu Part-Sasani toprakları olarak tanımlandığı, Batman Çayının antik kaynaklarda Nymphius, Garzan Çayı ise Nikephoriun kelimeleri ile adlandırıldığı, bu isimlendirmenin büyük olasılıkla ele geçirildikten sonra Roma İmparatorluğu tarafından yapıldığı, bahsi geçen kelimelerin Latince kökenli olup Nymphius kelimesi “gelin” anlamına, Nikephoriun ise “zafer taşıyan” anlamına geldiği, özellikle, Garzan Çayı için kullanılan Nikephoriun kelimesinin Roma imparatorluk sınırlarının Garzan Çayı’na kadar dayandığının göstergesi olduğu, Garzan Çayı kıyısında gerçekleşen ve Roma İmparatorluğu’na atfedilmiş bir zaferin nişanı olarak Garzan Çayı’na Nikephoriun isminin verilmiş olma ihtimalinin bulunduğu,  araştırmacıların Arzanene (Erzen) olarak tanımladığı yerleşim yerinin Garzan Çayı’nın kıyısında, Bitlis’e geçit veren bir alanda yer aldığı, bu veriler doğrultusunda Garzan Çayı’na kadar olan topraklarda Roma egemenliği hüküm sürdüğü ve Roma’nın Persler ile olan sınırını Batman Çayı’ndan ziyade Garzan Çayı’nın oluşturabileceği kanısına varıldığı dile getiriliyor (Caner, E. (2024). Batman’ın Tarihi ve Kentsel Gelişim Süreci İçerisinde Roma Dönemine Genel Bir Bakış” Nymphaeus’tan Batman’a Ed. Demir, İ, Akbaş, F. Korkmaz, F. Batman: Batman Üniversitesi Yayınları. p.203-212

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ