- 20-01-2019 17:33
- 25472
Allah kimseyi doktora düşürmesin. Düştüğünüz de, onlar ne derse, neyi ödetirse, ne zaman verirse, buna uymak zorundasınızdır…
Zorundasınız çünkü çaresizsiniz. İşten anlamıyorsunuz, korkuyorsunuz ve bir an önce işiniz bitti buyurun gidin denmesini bekliyor, bunun içinde ne gerekirse yapılmasını istiyorsunuz.
Adam, hasta ölür, sakat kalır, hastalık şuraya sirayet eder dediğinde, gözünüz kararır, eliniz bağlanır, diliniz kurur…
Artık siz siz değilsinizdir.
Birde tüccar terzi gibi bir tüccar doktora düştünüz mü alır eline makası, mezroyu, ölçer, biçer, keser, Allah muhafaza…
Ben sağlık okudum, bu alanda da master yaptım. Gelişmiş denen birçok ülkenin sağlık sistemini inceledim. Bu alanda uzun süre çalıştım. Ülkemiz, imkan, olanak ve sosyal destek manasında hem kamu hem de özel sektörde gelişmiş bir çok ülkeyi geride bırakıyor.
Sistem çok iyi kurulmuş, sağlık personeli ve teknolojik imkânlar çok iyi. Ama bizde bir sorun var. Her işte olduğu gibi bunda da işin farklı boyutundayız.
***
Devlet, özel hastane beleş dedi, bir anda her polikliniğin kapısına, 200 hasta üşüştü. Sizce bu kadar hasta olması olağan mı? Hadi diyelim ki bunlar hasta, bir doktor 200 hasta bakar mı? Bakarsa sizce anlar mı? Ama yok, biz beleşi seviyoruz. Sonra fark ücreti alınınca vay efendim, devlet bizden para alıyor.
Dünya’nın en teknolojik cihazlarını getiriyoruz. Doktorlar tansiyon ölçer gibi insanların kanını, hormonunu, mr ve tomografisini istiyorlar.
Dünya’nın hiçbir yerinde, bizim kadar analiz tekniklerini kullanan yok. Niye, cihaz alınmış, kullanılacak. Patron para kazanacak, birazını da bize verecek. Vatandaşta onlara pas atmakta çok meyilli zaten…
Gitmeyin kardeşim, vallahi gitmeyin.
Ölelim mi demeyin!
Bugün ikinci ve üçüncü basamak tedavi merkezlerine giden hastalarımızın %80’ ine yakını birinci basamak hastalıklara sahip. Yani grip, gaz, gözün çapaklanması, midenin yanması, parmağın sıkışması, tansiyonun düşmesi…
Bunların tümü aile sağlık merkezlerimizde yani sağlık ocaklarımızda tedavi edilebilir hastalıklar. Bunların içerisinden çok az istisna çıkar. Bunları da hekim tespit ettiği için en uygun hekime ve branşa yönlendirir.
Bunun avantajı nedir? En önemli ve pahalı olanı, zaman. Ciddi bir zaman kazanırsınız. Sağlık ocağına gittiğinizde en fazla yarım saat sonra çıkarsınız.
Diğer bir avantaj, gereksiz tahlil ve tetkiklerle, bedeninizi hırpalamazlar.
Ayrıca sizden tek kuruş para da almazlar…
Zaten işin içine para girdi mi iş zıvanadan çıkar.
Gelmişken şu tahlile de bakalım, şu branşada uğrayalım, şu filmde elimizde olsun, aslında sizi yatırırsak çok daha münasip olur…
Çok orantısız ilaç, radyasyon ve stres yüklemesi. Bunun cüzdana olan yansıması ve genel bütçeye ekstresi…
Yapmayın kardeşim, özel veya kamu fark etmez, çok acil veya ciddi bir şey olmadan hastanelere gitmeyin. Gidin sağlık ocağınıza, mis gibi muayenenizi olun. İlacınızı alın ve evinize dönün. Zaten uzman doktorluk bir mevzunuz varsa, aile hekiminiz sizi ona yönlendirecektir.
Şunu da söyleyeyim, aile hekimleri de 6 yıl tıp okuyorlar çoğu da alanlarında bir uzman doktordan çok daha iyiler.
Siz bunları ihmal ettiğinizde, en başta ulaşım ve park sonu ile başlıyorsunuz. Sonra özel hastane veya bölge hastanesi kuyruğu, sonra çoğu gereksiz kan alımı, radyasyon yüklemesi, abartılı ilaçlar, belki de gereksiz yatış ve ameliyat!
Fatura en son konuşacağımız mevzu…
Ama yeri gelmişken onu da söyleyeyim. Geçtiğimiz hafta uzman doktor görüşü almamız gereken bir konu vardı. Güvendiğimiz doktorun yoğunluğu olduğu için başka doktora sıra kesmek zorunda kaldık. Doktora gittik baktı, 14 gün sonra gelin dedi. Hocam 10 gün sonra gelsek, olmaz 14 gün(ilaç tedavisi yok), çünkü 10 gün sonra gelsek, kontrole girer. 14 olunca ekstreden 80 lira muayene ücreti alacak.
10 gün geçene kadar, güvendiğimiz doktorumuza randevu aldık. 80 lira muayenemizi ödedik. Buna karşı değilim, aldığınız kaliteli hizmetin karşılığını vereceksiniz ki gereksiz yığılmalar olmasın, siz beklemeyin, doktorda fazladan yorulmasın. Muayeneden sonra birde rutin tahlil bakalım dedi doktor. Aldım listeyi elime, 200 lira civarı bir fatura. Çok şükür bir sıkıntı yok bir sorun yok. Elimizde bulunsun diye hooop 200 lira. Laborant arkadaşıma sordum, abi bunların çoğunun hiçbir anlamı yok. Mesela şu tahlilin yapılması için bunun pozitif çıkması lazım. Bunun pozitif çıkma ihtimali de çok düşük. Ama abimiz beklememiş bunu da yap onu da diğerini de demiş ve dayamış faturayı.
Çok şükür biz ödeyebiliyoruz. Sıkıntı yok, birde bunda radyasyon yok!
Ödeyemeyen vatandaş, yüklenen radyasyon, verilen gereksiz ilaçlar, bazı ameliyatlar…
Çok yanlış yerdeyiz çok…
Cari sistem kurulurken aslında birinci basamağa yani sağlık ocağına gitmeyen sigortalının özel hastane veya devlet hastanesine gitmesine izin vermiyordu. İnsanlar acil vakaların dışında önce aile hekimine gidecek, onlar uygun görürse, hastanelere gideceklerdi. Her aile hekimine de yönlendirme konusunda bir sınırlama veya kota konulacaktı. Ama özel hastane lobisi baskı kurdu ve bu engellendi.
Burnu akan özel hastaneye gidip, burun ameliyatı olup döndü.
Hasta kaybetti, devlet kaybetti, doktor kaybetti…
Hastaların ticari malzeme olarak görülmediği, yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın.