- 22-01-2017 20:34
- 164
Bir hafta on gün önce Valilik tarafından güzel bir kampanya başlatıldı. Başlık “Batman Her Yerde Okuyor” idi.
Kampanyanın başında Vali Ahmet Deniz, ziyaret ettiği Batman Anadolu Lisesi Erkek Yurdunda güzel bir şey söylemişti:
“Bol bol kitap okuyun, tartışın, konuşun ve kendi doğrularınızı kendiniz bulun. Başkalarının sizi yönlendirmesine izin vermeyin”
Aklıma ünlü Alman düşünür Friedrich Nietzsche’nin çok sevdiğim bir sözünü getirdi Valinin yukarıda alıntıladığım sözü:
“Ne mutlu ona ki ne yönetir ne yönetilir”
Mümkün mü? Mümkün elbet. Çok zor ama.
Nietzsche’nin dediğini başaramasak bile Vali Beyin dediğini başarmak mümkün ve bu da söylediği gibi okumakla mümkün.
Vali Beyden böylesi bir söz duymak elbette umut verici.
Neden derseniz çünkü bir vali elbette ki iktidarın ve devlet otoritesinin bir ildeki en başta gelen temsilcisi, yetkilisi sayılır.
Çıkıp da “kendi doğrularınızı kendiniz bulun ve başkalarının sizi yönlendirmesine izin vermeyin, mealen zihninizin içini yönetmesine izin vermeyin” demesi çok önemlidir.
Özellikle içerisinde bulunduğumuz ve zor günler yaşadığımız şu dönemde.
Herkesin, en başta iktidarın, en başta devlet otoritesinin zihnimizin içerisine, en küçük hücrelerine kadar, o da yetmez azıcık kalmışsa vicdanlarımıza kadar hükmetmeye yönetmeye çalıştığı bir dönemde…
Aynı şekilde bölgedeki hakim siyasi hareket ve güçlerin de zihinlerimize hükmetmeye çalıştığı bir zamanda “okuyun, tartışın, konuşun ve kendi doğrularınızı kendiniz bulun. Başkalarının sizi yönlendirmesine izin vermeyin demek” yaşamak zorunda bırakıldığımız bunca hastalığa yazılabilecek en güzel reçetedir.
Gelin görün ki yazılan reçetenin temini kolay değil, temin edenin reçeteyi uygulaması mümkün değil, uygulayabilenin özgürce yaşayabilmesi olanak dışı diye de düşünmeden edemiyorum.
Yine de bir ilin valisinden bunu duyabilmek sevindiricidir diye düşünüyorum.
***
Batman Her Yerde Okuyor Kampanyasına da kısmen değinecek olursam;
İki temel hata yapılıyor.
İnsanların eline kitap tutuşturularak okuyoruz pozu vermek ya da verdirmek komik geliyor.
Bir ikincisi ebeveynlere televizyonlarınızı yarım saat kapatın, kitap okuyun demek de diğer bir komedi.
Günde yarım saat kitap okumayı bir seramoni halinde uygulamak, okumayı hayatımızın bir parçası, bir unsuru yapmaz.
Aksine okumanın böylesi sığ bir seramoniye dönüştürülmesi kitabı hayatımızın uzağına, dışına iter.
Gelin kitap okumayı bir şov malzemesi olmaktan, kitap okuyor olmayı bir entel dantel imaj yapma kaygısından kurtaralım.
Kitap okumayı keyfine, bizi de o keyfe kavuşturalım ve aslında hiç okumadığımızı kabul edelim.
Edelim ki gerçekten okuyanların şahsında ortaya çıkan farkı görebilelim.