- 02-08-2023 01:01
- 01-08-2023 16:57
- 4452
Kabir kapısı kapanmadığı müddetçe, salalar okundukça ve ölüme çare bulunmadıkça bizler de bir gün ölüm şerbetini tadanlardan yani ölenlerden olacağız.
Yüce Allah Ankebut suresi 57 ayette Mealen:
"Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz."
Dünya hayatı yani Ölüme kadar olan zaman dilimi için günümüz ilim, bilim ve müsbet teknoloji; daha kaliteli yaşam için imkânlar sunmuş, icatlar yapmış ve insanların istifadesine sunmuştur.
Ankebut suresi 64 ayet mealen;
"Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!"
Ya ölüm ve sonrası için?
Ölüme çare bulamayan tüm bu ilimler ölüm ve sonrası için susmakta, sadece ilahiyat dediğiniz din ilmi devreye girmekte ve ölümden sonraki hayat hakkında bize bilgi vermektedir.
Yine günümüz tüm ilimleri; tekrar dirilme, mahkeme-ı Kübra, Cennet ve cehennemin olmayacağını ispatlayacak bir verileri de yoktur.
Dini ilimler ise bizlere ölümden sonra tekrar dirilmenin olacağını, mahkeme-ı kubra, Cennet ve Cehennemin varlığını bilimsel olarak binlerce delillerle ispat edilmektedir.
Şairin dediği gibi "Mal da yalan, mülk de yalan biraz da sen oyalan" geçici dünya hayatı için bunca çaba ve gayret edilirken ebedi hayat dediğimiz ahiret için neden tembellik edilmektedir?
Dostu dostan ayıran ölüm; ehli iman için dostun dosta kavuşma zamanıdır.
Ölmüş dost, akraba ve sevenlere kavuşma ümidi veren iman ehlinden neden olmayalım.
Hele maddi imkansızlıklar içinde isen cennet gibi bir nimeti imkansızlıkla neden vaz geçelim?
Varlık sahibi ve her türlü imkâna sahipsek dahi geçici yani ölümle terk edeceğimiz dünya varlıkları için cehennem azabına kendimizi müstahak edelim?