- 13-05-2018 23:59
- 19742
Devletin en önemli ve öncelikli görevi toplumun ruh ve beden sağlığını korumaktır. Bireyi hastalandırmamaktır. Bu gün bu durum ne derece gerçekleşiyor ona bakalım. Önemli olan hasta ile değil hastalıkla mücadele etmektir. Fakat günümüzde hastalık etkenleri görmezlikten geliniyor. Hasta ile meşguliyet önemseniyor.
Sağlık hizmeti alanında beş yıldızlı otelleri aratmayacak şehir hastaneleri yapılıyor. Son örneği Kayseri Şehir Hastanesidir. İnsan bu yapıları görünce içinden hasta olası geliyor (bu işin latifesi). Tabi ki bu yatırımlar verilen hizmetler önemli ve gurur verici, ilerlemenin, gelişmenin simgesi. Yaptıranlardan ve hizmeti geçenlerden Allah razı olsun.
Bu yapılanlardan daha önemlisi, bu hizmetlere muhtaç olmamak, hastalıksız bir toplum oluşturmaktır. Hastalık etkenlerini ortadan kaldırmaktır. Fakat bunun üzerinde hassasiyetle durulmuyor.
Dünyayı idare eden terösler halkı hastalandırma konusunda etkili ve yetkilidirler. Taleplerini çeşitli yollarla halka dayatıyor. Örneğin bir ilacın prospektüsünü incelediğimizde fayda sağlayacağı bir hastalıksa, onlarca yan tesirinden bahsediliyor. Aklı başında insanın bu ilacı kullanması mümkün değil. Hasta bir derdi yok etmeye çalışırken birden çok derde duçar oluyor.
Hastalık etkenlerinin en önemlilerinden biri de piyasaların vazgeçilmez ürünleri haline gelen GDO lu (genetiği bozulmuş) ürünler ve şekerin yerini alan glikoz içerikli gıdalar.
İsrail’in ürettiği ve kendinin kullanmadığı hibrit tohumlarının bir numaralı pazarı Türkiye. Yine ABD’nin üretimini yasakladığı glikozun içeriğinde bulunan cıvanın vücuttan atılmadığı ve vücutta tahribat yaptığı bilinen bir gerçektir. Bu gerçeklere rağmen glikoz özellikle gıda üretiminde şekerin yerini aldı.
Kargil firması Bursa’nın Orhangazi ilçesinde on yıl önce glikoz fabrikası kurdu. Piyasadaki hazır gıdaların yüzde 90’nın da şeker yerine glikoz bulunuyor. Ülkemizdeki şeker fabrikaları elden çıkarılmaya başlandı.
Toplum bilhassa genç nesil zehirleniyor. Ülkemizde son bir yılda Kanser vakalarında yüzde 17 artış görüldüğü ifade ediliyor. Dış mihrakların eliyle kendimizi hasta ediyoruz. Yetkililerin bu konunun üzerinde ivedilikle durmasını, toplum sağlını korumanın tedbirlerini bir an önce hayata geçirmeleri arzuluyoruz.
Yüce Rabbimiz hayatın inşa pojesi olan Kur’anı Kerim’de şöyle buyuruyor. ‘Eline yetki geçtiği zamanda yeryüzünde fesat çıkarmaya, insanın ürününü ve neslini yok etmeye çalışır. ama Allah fesadı sevmez. “(Bakara 205. Ayet)
Fesat: Bir şeyin doğal halini bozmak, onu doğasından ve yerinden etmektir
Kur’ana inandığımız iddiasında bulunan biz insanlar, KUR’ANI ne kadar tefekkür ediyoruz. Kuran’la hayatımızı tanzim etsek, kendi ürettiklerini kullanmayan, bize pazarlayan, şeytanın kulu olan, nesli yok etmeye çalışan, teröslerin oyuncağı olmayız. Kendimiz ve neslimizi her türlü pisliğe karşı koruma ve irade basiretinde oluruz inşallah.
Allah cümlemizi neye, niçin, neden, inandığının farkında olan ve inancını hayatına şahit kılanlardan eylesin. Amin. Selam ve dua ile