- 05-01-2023 00:01
- 04-01-2023 18:03
- 4906
Ortadirek kavramı memur, emekli, işçi, küçük esnaf ve çiftçi gibi dar ve sabit gelirli kesimi ifade eder.
Orta sınıfın karşılığı olarak da düşünülebilir.
Ortadirek, 1983 yılında ilk kez Turgut Özal [sınıf kavramından kaçınarak] tarafından kullanıldı ve siyasi literatürde yerini aldı. Sınıf kavramında -belki de- bir ayrıştırma ya da bir ötekileştirme sezdiği için “orta sınıf” ifadesini tercih etmedi Özal. Bundan dolayı birleştirici ve toparlayan bir hava estirdiği aşikâr olan Ortadirek kavramını hediye etti yakın siyasi tarihe. Nitekim Ortadirek’in desteğini arkasına aldıktan sonra da iktidara yürüdü. Her neyse konumuz bu değil.
Dönem itibariyle ihmal edilen ve küstürülen orta sınıfın daha da genişleyip sayı olarak artması için politikalar üretti Özal. Onu iktidara taşıyan, orta sınıfa yönelik vaatleriydi. Orta sınıfın genişlemesi ve refah düzeyinin artması demek, bir bütün olarak toplumun zenginleşmesi demekti. Geniş ve zengin bir orta sınıfın varlığı, yüksek refahın ve gelişmişliğin göstergesidir çünkü. Güçlü toplumların çan eğrisini gözünüzün önüne getirin isterseniz. Bu toplumlarda çan eğrilerinin üst ve alt kısımları dar, orta kısım ise geniş ve şişkindir. Bildiniz mi? İşte bizim öyle bir çan eğrimiz yok! Konumuz bu da değil.
Ortadirek’in, toplumun çok geniş bir bölümünü kapsadığı aşikâr. Oy deposu desek yeridir. Genişliğiyle iktidar değiştirme gücü olduğu için de daima siyasi partilerin iştahını kabartmıştır. Orta sınıfın desteğini arkasına alan herhangi bir siyasi partinin sırtı yere gelmez. Önüne çıkan her rakibi nakavtla iki seksen uzatır, nefessiz bırakır. Seçim kazanmak çocuk oyuncağıdır onlar için. İktidara giden yolda siyasi partilerin itici gücü olarak çıkar karşımıza. Buradan hareketle siyasilerin vaatlerinin özellikle orta sınıfa yönelik olması gerekir diye bir düşünceye kapılabilirsiniz aslında. Ben kapıldım çünkü. Demem o ki Ortadirek’e göre kapsayıcı ekonomik programların hazırlanması ya da bu kesimin takdirini ve memnuniyetini kazanmaya dönük politikaların üretilmesi gerekir. Hal böyleyken şu soruları sormadan edemiyorum: Politikacılar iktidarı orta sınıfa borçlu olduklarını bilmelerine rağmen bu kesimi neden göz ardı eder? Memur, emekli ve işçi çantada keklik mi yoksa? Durun, konumuz bu hiç değil.
Hiçbir iktidar memnun edilmemiş orta sınıfın öfkesiyle karşılaşmak istemez. Bu sessiz öfkenin, zamanı geldiğinde her şeyi önüne katıp sürükleyen dalgalı bir denize dönüşeceğini en iyi politikacılar bilir.
Ama ne yazık ki…
Evet, ne yazık ki!
Ortadirek eriyor! Eridikçe de tepesinde sis şeklinde homurdanmaların yükseldiği ve üstünde yüzen her türden gemiyi ters yüz edecek dalgalı bir öfke denizine dönüşüyor!
Yüksek enflasyon, hayat pahalılığı ve TL’deki değer kaybı nedeniyle orta sınıfın yaşam standartı düştü. Düşmekle kalmadı, yerle yeksan oldu. Çok azı hariç, toplumun büyük çoğunluğu yoksulluğa terk edildi! Şaban gibi zeytini, kavanozdan müzeye kaldırmaya az kaldı. Çünkü bir sonraki adım fıttırmak, Çıplak Vatandaş gibi! Bundan 7-8 sene evvel söz gelimi, en düşük memur maaşı hepinizin malumu asgari ücretin yaklaşık 3 katıydı. Şimdi neredeyse eşitlendi. Yetmedi, alım gücü düştü bir de. Orta sınıfın tabutuna son çivi çakıldı böylece. Geçim sıkıntısı çekmeyen neredeyse kimse kalmadı. Memuru, emeklisi, işçisi, esnafı ve çiftçisi kan ağlıyor koro halinde, Dante’nin hayal âleminden fırlamış gibi. Ve herkesin aklında aynı soru: Son çivisi çakılan tabutumuzun üstüne toprak ne zaman atılacak?!
Korunup kollanması gereken, toplumu ayakta ve dengede tutan direk yıkıldı! Oy potansiyeli en yüksek olan kesim göz ardı edildi ve yarı yolda bırakıldı.
Yok sayılmanın ve görmezden gelinmenin siyasete yansıması nasıl olacak yakın zamanda hep beraber göreceğiz.
Politikacılardan oy kaygısı taşımadan [Oy kaygısı olmayan politikacı yoktur kanısındayım bu arada. Oy kaygısı olmayan politikacı varsa da politikayı bıraksın bence. Samimi gelmiyor çünkü.]bu meseleyi çözmelerini beklemek safdillik olur. Bu kaygıyla gemiyi vatandaşa yanaştırmaları siyasetin [demokrasinin ve siyasetin temelinde oy var] doğasında var çünkü.