- 10-05-2019 18:05
- 24
Ramazan ayı dendiğinde; farz olan oruç,
Sünnet olan teravih ve Kur'an tilaveti ile sadaka, fitre ve iyilik aklımıza gelmelidir.
Diğer zamanlara nispeten Ramazan ayında bu ibadetleri imkanlar dâhilinde aşk ile daha fazla yerine getirmeliyiz.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
"Aziz ve celîl olan Allah "İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim." buyurmuştur.
Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin.
Muhammed'in canı kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.
Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır." (Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163)
Diğer zamanlara oranla on misli ve fazlası sevap kazanılan bu ayda hayır ve hasanelerimizi arttırmamız lazım.
Tefekkür edelim geçmişin muhasebesini yapalım.
Günahlarımızdan pişmanlık duyarak tövbe edelim.
Geleceğe yönelik Ramazan ayını bir fırsat bilelim.
İman ile salih ameli, et ve kemik misali olduğu şuuru ile rıza-ı ilahiyi düstur edinelim.
Allahın rızasını kazanmak O’nun emrine uygun ibadetle mümkündür.
Ramazan orucu;
Kur’an ayetleri, Peygamber sallallahu aleyhi ve selemin sünneti ile icmai ümmetle sabit olan farz bir ibadettir.
Bakara suresi 183 ayet:
“Ey iman edenler, sizden öncekilere farz olduğu gibi, sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Ki oruç sayesinde fenalıklardan korunasınız.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“İslam beş esas üzerine bina edilmiştir:
Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed sallallahu aleyhi ve selemin O’nun kulu ve elçisi olduğuna Şahadet etmek, Namaz kılmak, Zekât vermek, Kâbe’ye haccetmek, Ramazan orucunu tutmaktır”
İslam’ın beş temelinden biri olan oruç; Ramazan orucu olup, niyet getirip, fecri sadıktan (imsak vakti) başlayıp, güneşin batışına kadar kişinin kendisini yemekten, içmekten ve cinsi münasebetten muhafaza etmesidir.
Ahlakını güzelleştirmek için çaba harcayarak dilimizi kötü söz söylemekten ve yalandan muhafaza etmeliyiz.
Her ne kadar bu tür davranışlar orucu bozmasa da sevabını götürdüğünü bilelim.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: “Yalanı ve yalana göre hareket etmeyi terk etmeyenin yemeyi içmeyi bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur” (Buhari)
Hicretin ikinci senesi bir başka deyişle İslam dinini gelmesinden 15 yıl sonra Medine’de farz olmuş o gün bu gündür tüm ehli imanın gücü yeten ve şartları uygun olanlar hep tutmuşlarıdır.
Biz de Ramazan orucunu tutacak ve bu ibadet kıyametin kopma anına kadar devam edecektir.
Şaban ayının 30 bulması veya hilal (ay’ın) görünmesiyle Ramazan orucu başlar.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“Onu, (ay’ı) gördüğünüzde oruç tutunuz, gördüğünüzde de orucunuzu açınız (Bayramınızı yapınız) üzerinde bulut olursa, Şaban ayının sayısını otuz güne tamamlayınız.” (Buhari)
Orucun gücününün (yani kimin üzerine farz olduğu) şartlari:
1-Müslüman olmak,
2-Baliğ olmak. Çocukların itiyad haline gelmesi için velisi kendisine oruç tutturmakla yanı çocuğu oruca alıştırmak ve sevdirmekle mükelleftir. Bazı anne-babaların çocukların heveslerini kırmaları oruç tutmak isteyen çocuklarına “küçüksün tutma” demeleri yanlıştır. Özellikle sahur yemeğine onları kaldırmamaları veya kalkan çocuklarını “uyu büyünce tutarsın” demeleri en büyük yanlıştır. Olması gereken onların bu ibadetin önem ve manasını kavramlarına yardımcı olmak, heveslerini kırmamak ve onları teşvik etmektir.
3- Akıllı olmak.
4- Oruç tutmağa gücü yetmek. Çok yaşlı veya hasta olup iyileşme ümidi olmayan veya oruç tutmasına ömür boyu mani bir hastalığı, adil ve dindar bir doktor tarafından tespit edilen kimseler oruç tutmadıkları günlerin yerine fidye vermeleri gerekir.
5- Temiz olmak. Kadınlara mahsus olan bu hal, onların hayız ve nifas durumlarında tutmadıkları oruçlarıdır ki tutmadıkları günleri aynı yıl içinde uygun bir zaman diliminde oruçlarını tutmaları gerekir.
6- Sıhhatı yerinde olmak, hasta olup oruç tuttuğunda hastalığını artacağını, iyileşmesinin gecikeceğini, adil bir doktor veya tecrübesi ile sabit olursa oruç tutmayabilir ve iyileştiğinde o yıl içinde tutamadığı günleri uygun bir zamanda kaza eder.
7- Mukim olmak. İkamet etiği yerden en az 82 km uzaklıktaki bir yere geçici bir süreliğine giden kişi de oruç tutmaya bilir ve aynı yıl içinde uygun bir zamanda kaza etmesi gerekir.
Devam edecek.