- 01-06-2018 01:12
- 28
Kadınların özel hallerinden dolayı bazı ibadetleri bazı zamanlarda yapmadıkla bu ibadetlerin bir kısmını bilahare kaza ettiklerini, bir kısmından da muaf olduklarını yazmıştık.
Özel hal dediğimiz bu durum kadınların hayız (ay başı) ile nifas (lohusluk) doğum ve sonrasındaki haller olduğu durum idi.
Ay başı (hayızlı), lohusluk (nifas)’ lı kadının namaz kılmasının caiz olmadığının, kılmadığı bu namazı kaza etmesi gerekmediği ve bu özel hallerinden dolayı namaz kılmış gibi sevap kazandıklarıdır.
Yine bu durumdaki kadınların oruç tutmalarının caiz olmadığı, şayet tutarlarsa tutukları orucun geçersiz olduğu ve tatmadıkları bu günler adedince üzerinde bir yıl geçmemek şartı ile kaza yapmaları gerektiği bir gerçektir.
Kaza olarak tuttukları bu oruçlarının vaktinde tutulan bir oruçla aynı sevabı kazandıklarıdır.
Günümüzde bazı hocaların fevri davranarak bu hususu yani oruç ve namaz ibadetlerini yerine getirmemeleri konusunu dikkate almamaları farkı görüşte beyanlarda bulunmaları onları ilgilendirdiği, yapılacak yanlışlarda mükellef sorumlu olduğu gibi bu yanlışın olmasında emeği olanların da bu sorumlulukta pay sahibi olduklarıdır.
“Yeni bir şeye hep şüphe ile bakarım” diyen eski bir komutan bana da ilham kaynağı olmuş, dinde herhangi yeni bir şey görürsem şüphe ile bakar, eski kitaplara başvurur eğer aynı ise kabullenirim yoksa kıymeti kaderiyesi yok der değersiz bulurum. Size de tavsiyem benim gibi davranmanız, özellikle fıkhı konulardaki eksik ve ihtiyaçlarınızı işin ehli hocalardan öğrenmenizdir.
Kadınların hamilelik veya çocuk emzirdikleri haller: Hamile ve emzikli olan kadınların, kendilerine yahut çocuklarına bir zarar gelmesinden korkmaları durumunda oruç tutmamaları mubahtır. İster kendi çocuğu ister başkasının çocuğunu emzirmesi fark etmez.
Yine ücretle emziren kadın olsun, ister olmasın; zarar noktası yine aklın noksanlaşması yahut ölüm tehlikesi yahut hastalık olsun fark etmez. Muteber olan korkunun sebebi geçmiş tecrübelere dayalı olarak yahut adil, uzman bir Müslüman doktorun haber vermesi ile kuvvetli kanata dayalı olan hastalıktır.
Peygamberimiz sallalahu aleyhi ve sellem:
“Allah Teala, yolculardan orucu ve namazın yarısını kaldırmıştır, hamile kadınlarla emzikli kadınlardan da orucu kaldırmıştır.” (Ahmed ve sünen sahiplerinden beş İmam Enes b. Malik el- ka’bide rivayet etmiştir)
Hamile ve emzikli kadınlar oruç tutmazsa, tutmadıkları günleri kaza ederler. Hanefilere göre orucu kaza etmeleri vacip olup ayrıca fidye vermeleri gerekmez. Şafi ve Hambeli mezhebine göre, çocuklarına bir zarar gelmesinden korkarlarsa hem fidye hem de kaza etmeleri gerekir. Maliki mezhebine göre, emzikli kadınlara fidye ile birlikte kaza gerekir. Hamile kadınlara sadece kaza gerekir.
Mezheplerin farklı görüşleri birer rahmettir. Kişiye alternatif sunmasıdır. Bir mezhepte zorlandığı zaman diğer mezhebe göre amel etmesidir.
İbadetlerin gayesinin Allah rızası olduğunu daha önce değinmiştim.
Onun razı olması için yapılan ibadetlerin kabulü durumunda mükafat ve ecir bakımından kadın ve erkek ayırımının Allah katında yapılmadığıdır.
Rivayet edildiğine göre peygamberimiz sallallahua elyhi ve selemin hanımları demişler ki “Ya Resulullah sallallahı aleyhi ve sellem! Allah Kur’anda erkekleri zikrediyor, demek ki bizim zikrolunacak hiçbir iyiliğimiz yok, bizden hiçbir itaat kabul buyrulmayacak diye korkuyoruz.” ( Tirmizi, Tefsiru Sure) Bunu üzerine şu ayet nail oluyor.
Ahzap suresi 35 ayet:
“Şüphe yok ki Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaat eden erkeklerle itaat eden kadınlar, sadık erkeklerle sadık kadınlar, sabır eden erkeklerle sabır eden kadınlar, mütevazı erkeklerle mütevazı kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkeklerle ırzlarını koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikir eden erkeklerle, Allah’ı çok zikir eden kadınlar var ya, işte onlar için Allah bir mağfiret ve büyük bir mükafat vermiştir.”
Kadınları hiçbir değeri olmadığı, sorgulama ve hak talep etme akıllarının ucunda geçmediği bir dönemde dahi İslam’ın, kadının hakkını isteme, sorgulama ve soru sorma özgürlüğü ile verdiği değer takdire şayandır. Bazılarının dediği gibi İslamiyet’te kadın basit ve mutlak itaat eden olmadığını bize gösteren Kur’an ayetlerinden bir tanesi yukarıda yazdığım ayettir.