- 20-08-2020 18:46
- 13444
Bugün ki köşemde, Harun ipekyüz isimli okurumuzun gazetemize gönderdiği mektubu, sizlerle paylaşmak istedim.
Mektupta yazılanlar, sağlık emekçilerinin yaşadığı sıkıntılar ve sağlık alanında yaşanan sıkıntıları özetlemeye yetiyor.
Bu yüzden mektubu tüm detaylarıyla, olduğu gibi sizlerle paylaşıyorum:
…
Bir plazma bağışçısının başına gelenler
Bugün bir plazma bağışçısı olarak, Kızılay’a gittim.
Kanı vereceğim, gerekli testleri yaptıktan sonra kandan plazma elde edip, ihtiyaç sahiplerine ulaştıracaklar sanıyordum.
Öyle olmadı şöyle oldu...
Kızılay'a girdim, plazma bağışçısı olmak istediğimi söyledim.
Randevun yoksa en erken 1 haftaya sıra gelir dediler.
O esnada A+ plazmaya acil ihtiyacı olan bir hasta yakını ile tanıştım.
Normal prosedüre kalırsa hasta ölecekmiş.
O yüzden hastanın doktoru “Kızılay Doktoru ile konuşacağım” dedi.
Onunla birlikte doktorun katına çıktık.
Hastanın doktoru, Kızılay doktoru ile görüştü.
Anladığım kadarıyla, çok acil durumda genç bir hastasının olduğunu ve hastanın kurtarılması için başka bir çare kalmadığı gibi şeyler söylemiştir.
Kızılay Doktorunun “Buraya gelen herkes akrabası için geliyor ve herkes hastasının acil olduğunu söylüyor hatta yüksek kademedeki siyasetçileri aratıyor” dediğini duydum.
Bunun üstüne, hastanın doktorunun, Kızılay Doktoruna duygusal şeyler söylediğini sanıyorum.
Hastanın asla akrabası olmadığını ve plazma un gerçekten son çare olduğu için insaniyet namına, Allah rızası için, ölmemesi için ricada bulunduğunu tahmin ediyorum.
Ben de araya girip, hastayı hiç tanımadığımı, hatta ismini dahi Kızılay'da ilk kez duyduğumu söyleyerek diyaloga katıldım.
Kızılay Doktorunun, elindeki tüm imkanları ve tüm enerjisini 1 insan daha fazla kurtarmak için feda etmeye hazır, kahraman sağlık emekçilerinden biri olduğu çok belliydi.
Biraz duygusal bir an oluştu sanırım.
2 doktor kendi arasında dertleşme başladı.
Kızılay Doktoru “Ben eve gitmiyorum. Gece gündüz buradayım, diğer sağlıkçılar arkadaşlarım da mesai kavramını unuttular. 2 makinemiz var. 7–24 hiç durmadan çalışınca günde 22 ünite bağış toplayabiliyoruz. Ama günlük benden istenen 100 ünite. Kimse gönüllü bağışçı olmuyor” diyerek neler çektiğini meslektaşına anlattı.
Telefondaki doktorun neler anlattığını duymadım.
Ama muhtemelen o da benzer yaşıyordu ve yaşadıklarını anlatıyordu sanıyorum.
Kızılay Doktoru “Kapasite yetersizliği gibi sebeplerle böyle acil durumlarda bile kimseye yardımcı olamıyoruz. Herkes kendi hastasının acil olduğunu söylüyor, kimin gerçekten acil, kimin olmadığını anlamıyoruz. Belki de zaman zaman istemeden yanlış tercihler yapıyoruz” dedi”
“Ayrıca şuanda hiç sıra olmazsa ve kanı hemen alsam dahi, kanın Ankara'ya gitmesi, orada tahlillerin yapılması ve geri gelmesi en iyi ihtimal 3 gündür” diyerek diğer doktora bilgi verdi sonra bize dönerek yardımcı olacağını söyledi.
Fakat süreç bu kadarla sınırlı değildi.
Doktorun öncelik vermesi yeterli değilmiş.
Plazma bağışçısı olmak için antikor testi yapan özel hastanelerden birinde bu testi yaptırmak gerekiyormuş.
Yapan hastaneleri saydı.
Koşturduk gittik.
XX hastanesinde 100 TL karşılığında Antikor testi yaptık. 2 saat sonra sonuçlar çıktı.
O hiç tanımadığım genç hasta inşallah korkulduğu gibi ölmeden plazmaya kavuşur ve iyi olur.
…
Bu hikâyeyi neden anlattım?
Çıkarılması gereken sonuçlar
1- Kızılay'a günlük 100 plazma talebi geldiğini belirttiler ancak 24 saat çalıştıklarında bile ancak 22 bağış kapasitelerinin olduğunu söyledi. 100 çok korkunç bir rakam, 50 bile olsa çok korkunç, çünkü plazma demek son çare demek, 50 plazma talebi, 50 yoğun bakımlık hasta demektir. Lütfen sosyal mesafe ve maskeye önem verelim.
2- Hastası ağır olmadığı halde, sırf yüksek yerlerde tanıdıkları var diye, hastasına öncelik verdiren kişiler var ise, bunlar başkalarının ölümüne yol açıyor olabilir. Bunu unutmasınlar.
3- Doktorlar ve Diğer sağlık emekçilerinin hemen hemen hepsi can siperine çalışıyor. Yorgunlar, bitkinler, hasta yakınlarının baskıları altında eziliyorlar bazen.
Böyle zamanlarda insanların sinirleri pamuk ipliğine bağlı oluyor. İnsanın hastası varken gözü bir şeyi görmez, bu doğru ama lütfen o sağlık çalışanlarının da ne halde olduğunu düşünün. Doktor beyin gözlerinden uykusuz geceler akıyordu...
En kötüsü de 24 saat çalıştığı halde yine de herkese yetişemiyor olmak, bu konuda çaresiz olmanın sinirlerde yol açtığı hasar...
Onları başımızın üstünde taşımalıyız. Gerçekten Batmanda koronaya yakalanmayan sağlıkçı kalmadı neredeyse. Lütfen onlara saygıda hürmette hata yapmayalım.
4- “Gönüllü bağışçı yok” dedi doktor bey. Aslında bunun sebebi konuşmanın içinde saklıydı. Çünkü 1 haftaya randevu alıyorsunuz ve öncesinden de gidip özel hastanelerden birinde minimum 100 TL vererek antikor testi yaptırmanız gerekiyor.
Hiç tanımadığı bir kişi için bağışçı olmak için bu kadar çaba harcamak, üstüne üstlük 100 TL para verip test yapmak gerekiyorken birilerinin gönüllü olması da çok zor. Sistem hatalı. Bu kadar saçma bir şey olamaz.
Ancak kişisel tahminime göre bu durum Batman'a özgüdür. (Zaten ülke genelinde varsa tam bir fecaattir.)
Yani bence Kızılay doktoru, makineler % 100 doluyken işi riske bırakmayalım, Donörler gidip test yapsın, işe yaramayan bir kan almakla makineleri meşgul etmeyelim diye hesap yapmış olabilir.
Böyle düşünmüşse haksız değil.
Haksız olan siyasiler, hadi diyelim ilimizin siyasileri kapasiteyi artırmak için ellerinden bir şey gelmiyor.
Antikor testinin özel hastanede ücretsiz yapılmasını da mı sağlayamıyorlar?
Bu kadar mı acizler?
Durum vahim dostlar...
Covid başa bela olmaya devam edecek.
Her yerde yığılma var.
Devlet hastaneleri, ilçe hastaneleri zaten çok önceden doldu, özel hastaneler de geceliği 2000 TL’'ye oda bulan kendini şanslı hissediyor.
Yeterli test kiti yok...
Ben hastayken 4. Günde bulabilmiştim mesela.
Filyasyon hak getire.
5 kişi hasta düştük sadece ikimiz test bulabildik.
Riskli hastalar ve 65 yaş üstü için hayat kurtarma özelliği olan (hastalıktan kurtarmaz da zatürreeden ölümlere çözüm) Zatürree Aşısını 350 TL ücretini vermeye hazırsanız bile bulamıyorsunuz.
Grip aşısı içinde aynı sıkıntılar olabilir gibime geliyor.