- 09-12-2024 01:28
- 08-12-2024 15:30
- 2346
Sevgili Recep Kavuş,
‘Hatice Türkan, Sahi Projelerin Neydi?’ başlıklı yazını dikkatle okudum.
Gazete ofisine uğramadığımı, bu sene gezmelere doyamadığımı yazmışsın.
Yazında demişsin ki; “Haberleşmenin henüz bu kadar yoğun olmadığı yıllarda siyasiler aylarca şehir şehir gezer, döndüklerinde ise Ankara’dan müjdeli haberler ve hayali projeler getirirdi. Sonra o vaatler unutulur, kimsenin aklına bile gelmezdi”
Siyasetçiler gibi benim de Ankara’dan türlü vaatlerle döneceğimi düşünmüşsün.
Ancak yazdıklarına bakılırsa, hayallerini boşa çıkarmışım.
Elbette eleştirilerini sevgiyle kabul ettim.
Ancak, eleştiri kabul etmeyen insanlara benim üzerimden atıfta bulunan yazıların, kadın takipçilerimin yakın markajında, bunu bilesin.
Kadın takipçilerim, ‘evet’ demem durumunda topuklu ayakkabı eylemi yapabileceklerini söyledi.
Ancak kentte gerginliğe sebep olmamak için ‘bekleyin’ dedim.
Kadın okurlarımdan aldığım güç ve destekle sana cevap yazmaya niyetlenmiştim ki en önemli tetikleyici unsur Valimiz Ekrem Canalp’tan geldi.
Yıkıldım desem yeridir:)
Valimiz Ekrem Canalp’ın seni desteklediğini iddia etti, gazete patronumuz Ercan Atay.
‘İnanmam’ dedim.
Muhabirlerimizin kameralarına yansıyan haber videolarını izledim, bir daha yıkıldım…
Gazete ofisimize sürpriz ziyarette bulunan sayın valimiz, ofiste beni göremeyince sana kısmen hak vermiş.
Eğer iddialarına yanıt vermez isem bütün yazdıkların gerçek olarak kabul edilecekmiş.
Önce derin bir nefes aldım.
Sonra Hüseyin’den sert bir Türk kahvesi istedim.
Bilgisayarımın yarı bozuk hoparlöründe Ahmet Kaya’dan ‘siz benim neler çektiğimi nerden bileceksiniz?’ türküsünü açtım.
Önce bir siyasetçi gibi Ankara’dan yeni fikirlerle döndüğüm o günü hatırladım.
Haklısın…
2 aylık az masraflı ve mütevazı gezi programımdan sonra iyi dinlenmiş olarak dönmüştüm Batman’a.
Yeni bir programa başlayacak, merak edilen yüzlerle kamera karşısına geçecek, bu sohbetleri profesyonel bir montajla yayınlayacaktım.
Kadınların, gençlerin, esnafın, memurun, gazetecilerin, emeklilerin sorunlarını bu programda tartışmaya açacaktım.
Çözümün bir parçası olmaktı niyetim.
Programımın adını bile belirledim;
Türkan’la Kadraj…
Ancak evdeki hesabın çarşıya uymadığı zamanlardan geçiyoruz.
Kahvede içilen çayın dahi peş peşe zam aldığı şu günlerde bilgisayar, kamera, mikrofon almak çok zor oldu, biliyorsun.
Dahası, bu program için tam da beni yansıtan, şık ama zarif bir ofis oluşturmak istedim.
Kiraları görünce kendimle alay ettim.
Elektrik ve doğalgaz faturaları da gözümün önünde canlanınca oturdum yerime.
Gazetemizin canlı yayın ofisini dönüştüreyim dedim.
Ancak tavandan akan sular hayallerimi yıkadı.
Mevcut ekipmanlarımızı suların içinde görünce şaşırdım kaldım.
Neyse ki Mehmet Ali, ekipmanları komşumuz Rıdvan Berber’de kurutmuş, büyük ihtimalle yarı felç ekipmanlarımız var artık.
Hayırlısı, ne diyelim?
Tabi ki vazgeçmedim, Kürt damarı diye bi’şi var.
Buna ser hişk’lik de diyebiliriz:)
Ben de Kürt damarımla, programın logo çalışmaları ve tanıtım videolarını bitireyim dedim…
Ne derler?
Her şerde var bir hayır…
…
Evet sevgili Recep Kavuş;
Son zamanlarda ilham perilerinin kaybolduğu ve umutlarının kırıldığını gözlemliyorum.
Son yazında da belirtmişsin;
‘Yok mu ilham verecek kimse?’ diye veryansın etmişsin.
Sen ki bu kentin en sıkıntılı dönemlerinde ‘iyi şeyler olacak’ umuduyla ve gönüllülük esasıyla sahada görev almış bir aktivistsin.
Kâh anız yangınlarına karşı nöbet tutmuşsun, kâh en köhne yerlere fidan dikmişsin, kâh kış soğuğunda Raman Dağlarına yabani hayvanlar için yem atmışsın…
Son zamanlardaki melankoli hallerini ise garipsedim doğrusu.
Evet, ekonomik olarak zorlu günlerden geçiyoruz.
Dalgaya karşı yüzmeye çalışıyor ve yoruluyoruz.
Ancak bu dalga er ya da geç bitecek, biliyoruz.
Batman’da da işler pek fena sayılmaz üstelik.
Yıllarca kangren haline gelen sorunlar, bugün gündemimizden bir bir çıkmaya başlıyor.
İluh Deresi yılan hikâyesi diyorduk, artık ıslah projesi ve kentsel dönüşümden bahsediyoruz.
Yıllarca bataklık muamelesi gören Batman Çayı’nın sularına karşı çayımızı yudumluyoruz.
Batman, Güneydoğu’nun modern şehri olma yolunda emeklemeyi bıraktı, koşmaya başladı.
Kütüphanelerimiz, hizmet binalarımız, yollarımız o biçim…
Elbette çözüme kavuşan sorunların yerini başka sorunlar alıyor, alacak.
Batman gelişen bir şehir, tabi ki büyüdükçe sorunlar çıkacak.
O sorunlar çözülecek, yerine başka sorunlar gelecek.
Taaa ki 35 yaşındaki gencecik bu şehir; şöyle 40 yaşında alımlı bir kadın ya da filinta gibi bir delikanlıya dönüşünceye dek…
Önemli olan, sorunların çözümünü 10-20 yıllara yaymadan çözümlemek.
Ve gelişen yeni sorunlara ‘çay koy, yeniden başlıyoruz’ diyebilmek…
Önemli olan, çözümlere karşı tek vücut olabilmek.
Son zamanlarda canımızı daha fazla sıkan problemlerimiz de var, farkındayım.
Borç batağına girip tefecilere mahkûm olan insanların intihar haberlerini yayınladık, kahroldum, kaygılarım arttı.
Öte yandan bir uyuşturucu sorunu var, dünyanın başına bela…
Hakeza Batman’ın da kanayan yarası…
Bu sorunları elbette görmezden gelemeyiz, Pollyanna değiliz hiçbirimiz.
Fakat sorunları çözebilmek için puzzlenin bütün parçalarını tamamlamak gerekir.
Ne bileyim, belki de üstümüze düşeni yapmıyoruzdur hiçbirimiz.
Belki daha kararlı, daha güçlü olmak gerekiyordur.
Yanı başımızda savaşlar varken ve masum insanlar öldürülüyorken zaten çok mutlu olmayı bekleyemeyiz, eyvallah…
Ancak şükretmeyi de bilmek gerekir.
Böyle zorlu süreçlerde en önemli şey, umutlu kalabilmek…
Çünkü umut biterse ölürüz, unutma!
Rüya Satan Adam filmini izledim, tavsiye ederim.
Filmin başrolünde Batman’ın Brako’suna benzeyen bir adam.
Eski püskü kıyafetlerle sokak sokak gezer.
Modern toplumların küresel bir tımarhaneye dönüştüğünü savunur ve artık hayal kurmayan bir topluma hayal satmak için insanları düşünmeye davet eder.
Rüya Satıcısı'nın tek amacı, hayallerini kaybeden insanların kendi kalplerini yeniden bulmalarını sağlamaktır.
Ne düşünüyorum biliyor musun?
Bizim artık hayali vaatlere falan ihtiyacımız yok.
Kendi hayallerini üreten bir şehir var burada.
Çünkü Batman, artık o eski Batman değil.
Batman, artık kendi geleceğine yön verebilecek bir şehir…
Belki zamanla her şey çok daha güzel olacak.
Enerji diye bir gerçek var;
Hepimiz gerçekten inanırsak, bu kehanet kendini gerçekleştirecek.
…
Cevap yazımı merak eden kıymetli Batman Kamuoyuna da mesajım var…
Gazete ofisime uğramadığım iddiaları külliyen manipülasyon:)
Evet kabul ediyorum, geç saatte uyanıp, geç saatlere kadar çalışmayı seviyorum.
Laf aramızda, Ercan Beyin her gün saat 7.30’da gazete ofisinde olmak gibi bir hastalığı var. Bu hastalığa yakalanmaktan da korkuyor olabilirim.
Üstelik gece sakinliği ilham veriyor bana.
Karşımızdaki kavşağa su şelalesi de yapılsa değmeyin keyfimize…
Mehmet Ali ve Hüseyin’le patlamış mısır eşliğinde ertesi günün hazırlıklarını yapıyoruz.
Akşam yürüyüşüne çıkıp çay ve kahve molası vermek isteyenleri bekleriz.
Bu arada kulağıma geldi; Ercan Bey de Recep Kavuş ile aramızdaki düellodan dert yakınmış Vali Beye.
“Arada kalıp ezilen ben oluyorum” demiş.
Haklı olabilir.
Düelloya ateşkes vermek üzere belki bir barış yemeği düzenlemek gerekebilir.
Meşhur Batman düellosuna dahil olanları, barış yemeği için insiyatif almaya bekliyoruz.
EROL Saner 3 hafta önce