- 24-08-2014 20:13
- 20906
Bu kitabı okumalısınız.
Sevgili arkadaşım edebiyatın telaşlı kırılgan güzel insanı Yavuz Ekinci’nin son kitabı “Rüyası Bölünenler” adlı son romanından bahsediyorum.
Edebiyatla muhabbet kurduğu ilk günden beri her bir eserinin keyifle okuduğum ve oturup beraber çay içmenin tadına vardığım Yavuz Ekinci’nin Meyaserin Uçuşu (2004) Sırtımdaki Ölüler (2007) Bana İsmail Deyin (2008) Tene Yazılan Ayetler (2010) Cennetin Kayıp Toprakları (2012) kitaplarından sonra 6. kitabı ya da 3. romanı “Rüyası Bölünenler” Kürt coğrafyasında neredeyse her evde en canlı ve en acı haliyle yaşanan savaşın yaralarına bir de Yusuf’un hikâyesiyle bakabilin diye bu kitabı okuyun.
2001 yılında Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü ve ardından 2005 Milliyet Haldun Taner Öykü ödülünü aldıktan sonra peşi sıra birçok farklı ödüle de layık görülen ve başarıya imza atan Yavuz Ekinci Batman’dan bu küçük kentten daha büyük bir yazar olunabileceğinin en güzel örneklerinden biridir. Bu kitabı okuyun çünkü Yusuf’u kuyularda arayan Barış’ın acılarına görün diye.
Yıllardır yaşanan Türk sorunu kaynaklı Kürt meselesi olarak adlandırılan bir savaşın barışa yaklaştığı şu günlerde hep aynı şeyi demişimdir, gerek ülkenin o yakasında gerekse de bu yakasında bu kirli savaşın acısı gelip kapımıza dayansa dahi kapımızdan içeri girmedikçe bu dramı bu trajediyi anlayacağımız yok. Onun içindir ki sözüm ona aydın entelektüel insanın “sizi anlıyorum” ifadesiyle başlayıp ama diyerek kustuğu milliyetçilikten bağnazlıktan körlüklerden biraz olsun arınmanın biraz olsun o iğrenç ezberlerimizin kabuklarını yaracak sorular şüpheler doğurmanın bir yoludur bu acıların en yakın tanıklarını edebiyat estetiğiyle okumak ya da dinlemek.
Yavuz Ekinci en yakın arkadaşlarından, akrabalarından, ailesinden, köyünden, kentinden, sokağından topladığı ve bakın burada bu yaşanıyor diye tüm ülke insanına bağırmak için damıttığı tüm o acılardan kendine has edebi üslubuyla güzel bir kitap daha yazdı.
Yavuz Ekinci “Rüyası Bölünenler” kitabıyla çocukları dağda olan her bir ailenin her bir evin odalarında yaşanan o çocukların, annesinde, babasında, kardeşinde, ablasında, eşinde saklı gömülü bir acı tufanı gibi içten içe dönüp duran o acıları elimize tutuşturuyor, anlamaya, anlatmaya paylaşmaya çağırıyor bizi. Çocukları dağda olan o ailelerin o derin ve sessiz bekleyişlerini, çocuklarının izlerini arayışlarını işliyor, daralmış küçülmüş o beyinlerimize. Kuyuya çağırıyor bizi Yusuf’un kuyularında beraber aramaya davet ediyor. Tüm bu yaşananları Yusuf’u Yusuf ile Barış’ı Bünyamin’le duymaya ve aptal körlüklerimizden, Yakub’un körlüğündeki aydınlığa ve sabra çağırıyor kitap bizi.
Barış ile dağdan inişlerin başladığı ya da başlayacağı şu günlerde, politik siyasal körlüklerimizin gözlerimizi dağladığı savaş ve savaş sonrası Yusuf’unu arayan her bir ailenin kuyu başındaki acılarına ortak ediyor bu kitap bizi.
Bu kitabı okuyun içinde kendinizi, komşunuzu çocukluk arkadaşınızı sokağınızı en çok da inadığınız ama görmezden gelip içine girmekten korktuğunuz kuyularınızla yüzleşin.