Rüzgara ve suya yazılan yazılar

Rüzgara ve suya yazılan yazılar

Sözün bittiği  yerde yazı yazmanın bir milim olsun kıymeti olmadığı zamanlar vardır.

Ne söylesen ne yazsan, rüzgara ve suya yazmışsın gibi; gören de yok duyan da…

Bu tür zamanlarda susmak ve yazmamak, bir nevi yanlışa ve haksızlığa karşı en doğru cevaptır.

Demokratik düzen içinde başvurulması doğru olmayan uygulamalara ve buna karşı mücadele yöntemine karşı yazı yazmamak ve susarak bir tutum içine girmek en iyisi..

Susarak ve yazı yazmayarak  tepkimi ortaya koydum ben de.

Bu nedenle bir haftadır gazeteye yazılar yazmadım, bana ayrılan köşe boş kaldı.

Bu süreçte fark ettim ki  gazeteye yazı yazmışım, yazmamışım, çok önemi yokmuş.

Gerilimin yüksek olduğu bir zamanda yazsam kim dikkate alırdı ki söylediklerimi ?

Hem tarafsız ve adil bir şekilde yazacağım gerçekler kimin hoşuna gider ki?

Ne söylesen yanlış anlaşılır.

Ne yazsan ve ne söylesen, kimse seni anlamaz, duymaz, dikkate almaz.

Ne de olsa suya ve rüzgara yazılar yazılıyor bu coğrafyada.

Ben de bir haftalık yazılarıma ara vermiştim.

Bu süre içerisinde gazetemizin sahibi Ercan Atay dahil, ne gazetemizin yazar ya da muhabirleri ne de takipçi ve okurlarım neden yazmadığımı, bu süreçte neden sessiz kaldığımı merak edip sormadı.

Sadece dostlarım ve yakınlarım, kimsenin kimseyi dinlemediği bu süreçte yazılara ara vermem için uyarıda bulundu.

Yazılarıma ara vermemin nedeni  belediyeye kayyumun atanması ile yaşanan gerilimdi.

Şehirde tansiyon halen yüksek.

Oysa  son zamanlarda güzel günlere dair umutlu gelişmeler yaşanıyordu.

Yeni bir çözüm süreci ve kalıcı barışa dair mesajlar veriliyordu.

Batman Valisi Ekrem Canalp cumhuriyet bayramı etkinliklerinde artık silahların toprağa gömülmesi gerektiği mesajını veriyordu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile DEM Partininin akil insanları Ahmet Türk ve Sırrı Süreyya Önder de Şanlıurfa’da kol kola husumetli aileleri barıştırıyordu.

Batman Belediyesi Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri için cadde ve sokakları bayraklarla donatıyor, Belediye Başkan Vekili de protokoldeki yerini alarak Atatürk anıtına çelenk bırakıyordu.

Ankara’dan gelen müfettişler Batman Belediyesinin  faaliyet ve hesaplarını dosyalar üzerinden didik didik etmelerine rağmen ciddi  bir usulsüzlüğe rastlamamıştı.

Her şey normal akışında gidiyor gibi bir izlenim vardı.

Şehirde huzur ve sükunet hakimdi.

Tam otuz beş yıllık gazetecilik mesleğimde yaşadığımız bu acılı coğrafyada olağanüstü dönemleri tabi ki çok gördük ve yaşadık.

Ancak bu günler geride kaldı diye umutlanmıştık.

Belediyeye kayım atanması, Batman’da ilk kez başvurulan bir yöntem değildi elbette.

Daha önce de iki kez kayyum atanmıştı.

Her kayyum atanması sonrasında  şehirde protestolar yaşanmış ancak  kısa sürmüştü.

Son kayyum atanmasında ise farklı bir tablo ile karşı karşıyayız.

Son kayyum atanmasından sonra protestolar günlerdir sürüyor.

Bu şehirde güpe gündüz günde bir kaç kişinin faili meçhule gittiği günler gördük.

Demokrasinin askıda olduğu dönemler yaşadık.

Güzel ve huzur dolu günler yerine genelde kaosun hakim olduğu bir yaşamımız oldu.

Ancak toplumun geneli hoşgörü, demokrasi ve huzur istiyor.

Bu yaşananlara ve yaşatılanların hiç birine gerek yoktu.

Halkın çoğunluğu yaşananları tasvip etmiyor.

Yanlışa yanlışla cevap verilmemeli.

Her şey hak ve hukuk çerçevesinde olmalı.

Halkın iradesine ve tercihine de saygı duymak gerekir.

Yanlışa karşı hak, hukuk ve adalet çerçevesinde mücadele edilmelidir.

Kanun dışına kimse çıkmamalı, şiddete hiç bir şekilde başvurulmamalı.

Bu zor süreçte yanlışa yanlış, doğruya doğru denilmelidir.

Bu niyetle bu zorlu süreçlerde rüzgara ve suya yazılsa da yazılar bir hafta ardan sonra tekrar merhaba…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ