- 06-04-2017 17:10
- 112
Ne midir? Şu aralar en çok şaşırdığımızdır. İtalyancadan dilimize dönen haliyle Pusula.
Pusulayı şaşırmak nedir? Doğruluktan dürüstlükten, doğru tutum ve davranıştan ayrılmak ya da güç bir duruma düşerek ne yapacağını bilemez olmak.
Pusula, dünya üzerinde yön tespit etmeye yarayan cihazlardır. Pusulalar; manyetik veya cayroskopik olarak ya da bir yıldıza göre yön belirleme prensipleriyle çalışırlar.
En eski pusula Dünya'nın manyetik alanına göre yön gösteren manyetik pusuladır ve ekseriyetle pusula dendiğinde, manyetik pusula kastedilir.
Manyetik pusula, dünyanın manyetik alanının doğrultusunu gözlemlemekte kullanılan, kerteriz alıp mevki bulmaya yardım eden mıknatıslaşmış bir iğnedir. Manyetik olmayan bir maddeden yapılmış bir kutu içinde bulunur.
Mıknatıs ile çalışan pusulalarda temel iki şaşırma çeşidi vardır. Yapay sapma (deviasyon), doğal sapma (varyasyon).
Niteliklerine ve tanımlarına göre farklı adlandırılan pusulalar vardır. Mesela Falso Pusula. Düzeltmeleri ve ayarı yapılmamış, hatalı yön gösteren pusulalardır. Sağır Pusula ise hareketinizin değişen yönünden etkilenmeyip devamlı aynı hareketinizin yönünü gösteren pusuladır.
İşte bizim meselemiz elimize tutuşturulan bu sağır pusulalar. Politik anlamda siyaseten kendimize rehber, önder, lider ve benzeri bilumum sıfatla başımıza ve af edersiniz mabadımıza taçlandırdıklarımızın elimize tutuşturdukları sağır pusulalar.
Siyaset ve siyasetçilerin bir uyuşturucu gibi bolca dağıttıkları onlara sorsanız parti tüzüğü, manifesto, propaganda, bana sorsanız beynimizi ve düşle birlikte düşüncelerimizi iğdiş eden birer uyuşturucu olan sağır pusulalar.
İğnesi önder, lider saydıklarımızın hınçla uzattığı parmağı olan ve neyi, kimi gösterdiğine bağlı olarak değişen bazen baş bazen orta parmağa dönen sağır pusulalar. Bugün dost gösterileni yarın düşman, bugün düşman denileni yarın dost eden sağır pusulalar.
Siyaset ve siyasetçinin yalanı elinde öylesine hızlı bir devinimle dönüp duruyoruz ki tokalaşmak için uzattığınız eliniz, henüz karşınızdakine ulaşmadan yumruğa dönebiliyor. Ya da yumruğunuz hedefine ulaşmadan bir dost eline dönüşüyor. Öldürmek için boğazına yapıştığınızı bir anda öperken bulabiliyorsunuz kendinizi.
İnanıp aldanıyor, aldanıp inanıyoruz her an. Ve biz buna doymuyoruz. Yalana, kandırılmaya, aldatılmaya ve haşa huzur bir eşek gibi aynı çamura girip durmaya devam ediyoruz.
Bizi kandıranların isimleri, partileri, bayrakları değişiyor ama biz bir türlü değişmiyor değişemiyoruz. Neden mi çünkü yalanın mucidi siyaset ve ürettikleri sağır pusulalarla hareket ve devinim kabiliyetimiz öylesine artmış ve bu hareket bizi o kadar acıktırmış ki doymuyoruz aldatılmaya.
Niye mi? Bir düşünün daha bize ilkokuldan başlayarak öğrettiler, var olmadan varlığımızı armağan etmeyi, bize daha o zamanlar öğrettiler, bir satranç tahtasında piyonların, en kabiliyetsiz şah için kendilerini adadıklarını ölmeleri gerektiğini. Ve satrancın zekayı geliştirdiğini.
Evet bir piyonun vezir olma şansı vardır belki ama şah olması mümkün değil. Vezirlik ise kendini şaha adamaktır ve Şah yeri gelince iktidarı için Veziri bile harcamaktan, Vezirse kendini harcatmaktan vazgeçmez.