- 10-11-2014 19:33
- 214
Atatürk’e ithaf edilen Sağlıkla ilgili bir söz vardır. Bu sözde Atatürk “Beni Türk Hekimlerine emanet ediniz” diyor.
Oysaki rahmetli Cumhurbaşkanlarımızdan Turgut Özal Houstan’daki hastanelerde ameliyat ve tedavi olurdu.
Başkent Hastanesinde tedavi gören Rahmetli Bülent Ecevit ise hastaneye sağlam girip tedavi edilemez hale geldi. Bu iki olay Ülkemizdeki sağlık sektörünün durumunu izah eden iki olay olarak duruyor.
Sağlık sektörünün özelleşmeye başlaması söz konusu sektöre yenilikler getirdi. Medikal cihazlar modernleşmeye başladı. Doktorlarımızın bu konudaki bilgileri arttı. Ülkede iletişim ve elektronik cihaz girdisi Tıp Dünyasına da yaradı. Nerede yeni bir Medikal cihaz üretilse ülkemize gelmeye başladı.
Özelleştirmenin dezavantajı ise özel sektörün Sağlık sektörünü su istimal etmesi oldu. Devleti olabildiğince sömüren özel sektör vatandaşın sırtından meşru olmayan gelir elde etti. Ameliyat olması gerekmeyen hastaları ameliyat ederek, tahlil ve tetkiki gerekmeyen hastaları tetkik cihazları ile tetkik ederek bu işi ranta dönüştürdü.
Kimi zaman yatması icap etmeyen hastaları hastanede yatırarak hastaneyi Otel gibi kullandı. Kimi zaman yatmayan hastayı bile yatmış gibi gösterdi. Kimi hastalara sağlıklarını riske koyarak sırf para kazanayım mantığı ile Tomografi ve EMR çektirdi. Kan tahlili, idrar tahlili ve diğer olabilecek tüm tahliller önüne gelen herkese yapıldı.
Bir tarafta Hipokrat yemini vardı diğer taraftan Napolyon’un “Para,Para, Para” sözü vardı.
Napolyon’un sözü Hipokrat’ın yeminini tabiri caizse alt etmişti. Türkiye’de ciro açısından bir numara olan hastanelerimiz vardı.
Bununla da gurur duyulup reklam yapılıyordu. Peki, bu ciro nasıl oluştu diye merak eden yok muydu?
Türkiye’de özellikle İstanbul gibi kalabalık olan bir ilin çok daha büyük olan bir özel hastanesi neden bu kadar ciro yapmıyordu?
Üstelik İstanbul’daki Özel hastaneler hem kapasite olarak daha büyük ve nitelik olarak daha iyi iken Batman’daki bir hastane Türkiye’de nasıl birinci olurdu?
Bu arada bu ve buna benzer soruları sorgulaması gereken Devlet yetkilileri nerede idi? Devletin müfettişleri bu tür yerlere gidip gelmez miydi?
Elbette gelir ama üç maymun rolünü oynardı herhalde. Yoksa sıradan bir vatandaşın bildiklerini bile bilemez miydi?
Sağlık sektöründe işin daha acı olan yanı ise rant elde edenler vatandaşın sağlığını da elinden alıyorlar.
İşte yine hastanelerimizden biri; hastalarımızdan birini anjiyo yaparken böbreklerini iflas ettiriyor.
Anjiyo olup sağlığına kavuşması gereken hastanın, anjiyo sırasında verilen ilaçların kontrolsüz ve bilinçsiz kullanımından dolayı böbrekleri tahrip oluyor.
Bir başka hasta beyin kanaması geçiriyor ve aynı hastanede ameliyat oluyor.
Ama bu hasta haftalarca yoğun bakım ünitesine mahkûm ediliyor.
Söz konusu hastaneye “ 90 yaşında olan bir hastayı hangi mantıkla defalarca ameliyat edip yoğun bakıma alıyorsunuz” diye sormak gerekiyor. Aynı şekilde bunun devamı olarak “Yoğun bakım ünitesinde kalan bir hasta için Devlet’ten günde hasta başına ne kadar alıyorsunuz” diye sorarak sorularımız çoğaltabiliriz.
Bir taraftan hastanın sırtından ve Devletin kasasından para çekeceğim diyorsunuz ama diğer taraftan hastayı ve hasta yakınını perişan ediyorsunuz.
Bir hastayı odada tutmak için saatlerce ameliyat elbisesini giydiriyor, hastayı saatlerce bekletiyor, hastaneyi Otel olarak kullanıyor ve masrafları şişiriyorsunuz.
Yazık gerçekten yazık sağlığımız birilerinin para hırsı yüzünden tehlikede ve Devleti temsil edenler bu tehlikeyi bertaraf edecek niyet ya da gayretin içerisinde değiller.
“Vahşi Kapitalizmin çocukları” iş başında, her zamankinden daha gaddar ve acımasız! Yüklendiklerini taşımayacakları gibi altında ezileceklerinin farkına bile varamayacaklardır.