SAHTE HASTALAR İFŞA OLDU!

Ya Rabbim, sen ne kadar büyüksün. Gözle görülemeyecek kadar küçük bir virüs ile tüm doğru ve yanlışları ifşa ettin.

Tüm dünyadaki maskeleri, görünmeyen bir askerinle yerle yeksan ettin.

İnsanlara, hiç akıllarına gelmeyecek günahlarını hatırlatıp, tevbe etme yolunu açtın!

Biz insan hakları elçisiyiz diyerek bize ders vermeye çalışan hadsiz Avrupa’nın, insanları ölüme terk etmesini bize izlettirdin. Onların ölüme terk ettiği insanları, ülkemizin özel uçaklarla aldırdığını bize müşahede ettirdin.

Paranın, makamın, arabaların ve lüks eşyaların, sıkıştığınızda bizi kurtaramayacak olduğunu bellettin…

Ne kadar gereksiz işler, harcamalar, dedikodular ile hemhal olduğumuzu hatırlattın.

İşin hasta, hastalık konusundan başlayalım.

Normal şartlarda, salgın varken, hastane ve eczanelerin dolup taşması gerekiyor değil mi?

Öyle değil işte.

Hastahaneler de, eczaneler de sinek avlıyor. Yoğun bakım ve corona virüs ile ilgili birimlerin dışındaki tüm birimler adeta bitkisel hayatta.

Acile giren hasta sayısının 3 binlerden 300 e kadar düştüğü(1 hastahane) söyleniyor.

Ne oldu, kolu kırılanlar evde mi yerleştiriyor.

Kaşı yarılan dikişi hanıma mı attırıyor?

Ne oluyor bu 2700 kişiye?

2700 kişinin hepsi demeyelim de yarısından fazlası eften püften durumlarla hastaneleri ve sağlık personelini meşgul eden vakalar.

Evde oturarak, dinlenerek, su tutarak, uyuyarak, geçecek vakalar. Korona virüs korkusu olunca da korkudan, yapılması gerekeni yapıp, sağlık personeline yük olmayanlar. Peki arada kalan kısım kim, onlarda dışarı çıkmadığı için kaza yapmayan, kavga etmeyen, damdan düşmeyenler…

Hastaneye gitmeyi markete gitmek gibi algılayan abi ve ablalar da artık köşelerine sinmişler. Her nedense, hastaneye gitmeden de yaşayabiliyorlar.

Her zaman diyorum hastaneleye başvuranların %90’ı birinci basamaklık. Yani aile hekimine gitmesi gerekiyor. Aile hekimine gidenlerin yarısından fazlasının da ilaç kullanmadan tavsiye ile eve gönderilmesi gerekiyor.

Ama yok, ben özel hastaneye, uzman doktora gideceğim sendromu, insanları da sağlık personelini de devleti de ciddi manada yoruyor. 1 olması gereken masraf, 11 oluyor. 10 dakikada bitecek işiniz 1 tam gün oluyor, belki de 1 günde geçecek hastalığınızı 10 güne yayılıyor. Hatta olmayan hastalığınızı, size hediye ediyor(bulaştırıyor)!

Çünkü kalabalık yerler, virüs, bakteri ve hastalıkların kol gezdiği yerlerdir. Hastahaneler ise bunun başını çekmektedir. Siz gereksiz yere gittiğiniz hastanede virüs veya bakteri kapabilirsiniz. Gereksiz, radyasyona, tetkiklere, ilaçlara maruz kalabilirsiniz. Ticari kaygılarla bazı müdahaleler ile karşılaşabilirsiniz. Gereksiz ilaç kullanabilir, gereksiz yere bekleyebilir, gereksiz yere gerçek hastaları bekletebilirsiniz!

Halbuki aile hekiminize gitseniz, ticari kaygılardan, bekleme sürelerinden, hastalık kapma riskinden ve gereksiz masraflardan kurtulmuş olursunuz. Uzman hekime gitmeniz gerekiyorsa da aile hekiminiz sizi yönlendirdiği için en doğru olana, en doğru şekilde gidersiniz.

Ama yok, bizimkilerin çoğu, aile hekimlerini bile tanımıyor. Aile hekimini, rapor yazıp reçete çevirmek için atanmış sekreter olarak görüyorlar. Halbuki aile hekimlerinin bazıları uzman hekim, bazıları da uzman hekimleri ceplerinden çıkaracak kadar tecrübeli ve siz istediğiniz aile hekimini seçebiliyorsunuz.

Aslında aile hekimliği ihdas edildiğinde, acil vakaların dışındaki herkesin aile hekimine başvurması, o gerek görürse hastanın özel veya kamu hastanesine gitmesi planlanmıştı. Birilerinin baskısıyla mı yoksa başka nedenlerle mi bilinmez, bu uygulama bir türlü hayata geçmedi. Öyle olunca da özel hastaneler de ana baba gününe döndü. 10 dakikalık muayene için gidenler, en az bir gününü ve bir çuval parayı bırakır oldu. Gerçek hastalarda arada heba oldu.

İşin devlete fatura boyutu da cabası!

Ne oldu şimdi, hastanelere gidiş bu kadar düşmüşken, ölü sayısı mı arttı?

Hayır, tam tersine, ölüm sayıları azalıyor!

Ne yani, hastaneler mi öldürüyordu demeyin. Özel durumdan dolayı dışarı çıkmayan insanlar kaza yapmıyor, kavga etmiyor, damdan düşmüyor, başkasının tavuğuna kış demiyor, bundan dolayı da az insan ölüyor.

Buda coronanın başka bir faydası. Hep zararlarını konuşacak değiliz ya.

Aslında korona toplamda ölüm ve hastalık sayımızı ciddi manada düşürdü. İsrafı, haramı, kötü alışkanlıkları, neredeyse bitirdi. İnsanlar Allah'a, dine, imana, okumaya, tefekküre yöneldi. Çoğu kişi namaza başladı.

Maço diye artistik yapanlar, mutfağa girmeye başladı.

Babalar çocuklarıyla oynadılar. Komşular komşulara selam vermeye başladılar…

Malum, feminizm kocayı bulana kadar, kominizim parayı bulana kadar, ateizm uçak sallanana kadarmış.

Şimdi uçak sallanıyor ve hiçbir değeri sallamayanlar, şimdi hatim indiriyor…

Bir musibet bin nasihatten evladır düsturunun beyinlere derc edildiği ve gereken derslerin çıkarıldığı yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ