ŞARKIYA DÖN...

Eve dön. 
Kalbine dön. 
Şarkıya dön.
Hiçbir duvar yazısını ve kamyon arkası sözünü es geçmem. Bir kamyon arkası yazısı, şoförün yaptığı tefekkür dolu yolculuklarda bedelini ödediği yorgunlukların özüdür. Ve onlardan öğreneceğimiz çok şey vardır. Hanginiz bir uzun yol şoförü kadar mütefekkirsiniz? Çünkü o adam yoldadır. Hedefi vardır. Kafasını çevirdiğinde gördüğü yine kendisidir. Varacağı yer geldiği yerdir. O, yolda ki dağın eteğinde açan gelincikten bile haberdardır. Ya biz? Kaç gelincik kurban ettik manzaralarımız uğruna? Haberdar olmaya dahi müsaade edilmeden kaç beton döküldü umutlarımıza ve açılmaya dahi müsaade edilmeyen kırmızı gelinciklere?
Lisanstan hocam derdi. ‘Üzülün. Elbette üzülün. Ama sırf geçmişiniz ve kendiniz ile ilgili üzüntüler sizi hasta eder. Hüzünleriniz başkalarının da acılarını kapsasın.’ Erdemli üzüntüler edinmek gerekiyor. Hem gerçekten hasta olmamak için. Hem insan kalabilmek için. Çünkü insan kalabilmek öyle çetin bir mücadeledir ki… Her an yüz yüze geliyoruz. İnsanların yüzüne nasıl bakacağız üzerine yapılan hesaplar insanlığımıza nasıl bakacağınıza evirilmedikçe samimiyeti yakalamamız zor oluyor. 
Neyse. Bugün asıl derdim size sizi unutturacak bir dert bulmaktı. Güne, güneşe ve aşka dokunamadan üzerine beton dökülen kırmızı gelincikler. Konu ve dert başlığımız bu. Açın sayfa bilmem kaçı demeyeceğim sevgili okur. Tek bildiğim insan kendiyle çok baş başa kalmamalıdır. Yalnızsa eğer, hep kendiyse derdi… 
Geçmişte kapatamadığı hesaplarından bugününe geç kalıyorsa… Her güne, saate sağlıkla uyanıyorsa ve bir hastane odasında uyanmadığına şükredemiyorsa… Açan gelinciklerin güzelliğini farkedemen gözlerini kapıyorsan dünyaya… Nankörlüğü ve bencilliği bir ruh hali olarak seçiyorsa kısacası ziyandadır. Başlamak en zor olanıdır. Şifreyi en başta verdim. 
Kalbine dön. 
Şarkıya dön. 
Eve dön. 
Bir puzzlen parçaları gibi darmadağın olmuş düşünceler ve haller içerisindesin. Sana değmeyen güneşe dahi kırgınsındır kim bilir? Buna mı kırıldın demeyeceğim sevgili okur. İnsan bazen yerinde duran dağa incinir de bir tavşan yazgısı alır. Ah hiç sorma. Şimdi tam da şimdi yüzünde bir tebessüm görmek isterdim. Bu cümleye özel güldüm bakJ Sende gül. Güldün ve güzelleştin. Estetisyenler yasta. Gülmeye sebep ararken somurtarak geçtin şehrin tüm sokaklarından, daha onlara bir gülüş borcun var. Oysa gerçek kör dışarıdaki kainatı değil içindeki cevheri ve aşkı göremeyendir. İnsan küçük bir kainat zira. Şimdi kalk ve şarkını aç. Başla. En zoru yap. Hem neler yapmadın ki… Neleri başarmadın. Söz seninle bugün ertelediğim her şeye başlıyorum. Ertelemek süründürmek. Biz kuş olalım. Uçalım. Konalım. Atsın kalbimiz. Ama durmayalım. 
Yaşamayı ertelemeyelim. 
Seni seviyorum. Bilirsin

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ