- 03-11-2015 19:58
- 19980
Yine yüksek bir katılım oranıyla bir seçimi daha geride bıraktık.
Neredeyse AKP dışında bütün partiler ve AKP muhalifi partisizler, önümüzdeki maçlara bakalım repliğine düştü. Tabi yani 5 ay aralıkla iki seçim yapılınca haliyle seçim de maça dönmüş oluyor.
Seçim sonuçlarına gelince neredeyse herkesi şaşırttı. Ne siyasi aktörler, ne anket şirketleri ne de en kallavisinden siyasal ve soysal analistlerin hiç biri bu sonucu öngöremedi. Ama kabul etmek gerekir ki bu seçim hoşunuza gitsin ya da gitmesin birden fazla gerçek ortaya çıkardı.
Bunların en başında gelen gerçek şu ki Türkiye toplumu hala AKP’ye ve Erdoğan’a inanıyor ve güveniyor. Ve AKP 13 yıl sonra dahi olsa ezici bir çoğunlukla hala tek başına iktidar olabiliyor. Hakkını teslim etmek lazım. Tek başına ve ezici çoğunlukla ve nelere nelere rağmen iktidara gelebiliyor.
Umuyorum ki AKP yeni döneminde halkın teveccühünü iyi değerlendirir ve önceki iktidar dönemlerinde düştüğü yanlışlara düşmez. Umuyorum ki AKP bu gücünü demokratikleşme ve yeni anayasa yapmak konusunda kullanır.
AKP’nin böylesi güçlü bir destekle iktidara gelmesini hazmedemeyenlerin argümanlarına gelince haklı ya da haksız fark etmeksizin, halkın tercihlerine teslim olmaları gerekir. Seçmenin AKP’yi değil de kendilerini neden nasıl desteklemediklerini iyi tahlil etmeleri ve halkı daha ikna edici bir siyaset gütmeleri gerektiği üzerine düşünüp çalışmaları gerekir. Yoksa halkı ve tercihlerini aşağılamakla, bidon kafalı, takunyalı, makarnacı, cahil, hain diye tanımlamakla hiçbir yere varamazlar ve AKP’nin aldığı desteği alamazlar.
Seçimin tek kazananı AKP o barizken, kazanının adı Davutoğlu mu Erdoğan mı onun tahlilini artık siz yapadurun.
Seçimin kaybedenlerine gelince en başta, hayırda hayır vardır diyen Bahçeli ve MHP sandıkta aldığı hayırdan nasıl bir hayır anlamı çıkarır onu da parti içerisindeki Bahçeli karşıtları düşünsün.
Diğer kaybedenine gelince sanırım, PKK ve YDGH’nin hendeklere gömdüğü HDP, seçim çalışması yapamadık meydanlara inemedik mazeretine sığınmasın.
Halkın desteğiyle meclise gönderdiği 80 milletvekilinin 21’ini kaybederek oy oranını 13,1’den 10,8 düşüren bir legal siyasetin, illegal silahlı bir mücadelenin önüne geçmesi gerektiği ve artık edilgen rolden etken role bürünmesi gerektiği mesajını görmek lazım.
Gerek dışarıya ve gerekse de kendine dönük daha net, daha güçlü siyaseten değil, samimi bir barış diline ihtiyaç olduğunu HDP’nin ve Kürt hareketinin bütün aktörleri görmüş olmalı. Kürt siyaseti açısından silahlı mücadelenin halkın nezdinde kaybettiği desteğini HDP siyasete havale edebilseydi bugün baraj altında kalma kaygısıyla 1 Kasım gecesi ter atmaz yüzde 15 olasılığını zorlar ve Türkiye partisi olma yolunda daha güçlü bir sonuca ulaşırdı.
Yapmadı, çatışmayı dağlardan şehirlere çekip kendi çocuklarının oynadığı sokakları kazıp mayınlayan bir hareketin eylemlerine teslim oldu.
Kısmen ve zayıf bir şekilde ateşkes çağrısı yapsa da maalesef ki PKK’nin azarlamasını sinesine çekip, Kürt siyasetinde silahlı hareketin, siyasal hareketin üstünde olduğuna teslim oldu ve kaybetti.
Seçim sonrasında AKP’nin tek başına iktidarı ve 59 milletvekiliyle mecliste bulunan HDP resminde olabileceklere dair iyi, güzel öngörülerde bulunmaya henüz başlamıştım ki, seçimin üstünden henüz 1 gün geçmişken.
Silvan’ın 3 mahallesinde sokağa çıkma yasağı ve çatışmalar yeniden başladı. 18 ilde başlatılan operasyonlarla polisi, bürokratı, valisi 44 kişi gözaltına alındı.
Bu seçim sonucu hiçbir şeyi değiştirmedi, değiştirmeyecek mi? Seçim bitti ama savaş bitmedi...