- 22-06-2018 16:21
- 17422
Allah nasip ederse bu Pazar yani 24 Haziran 2018 tarihinde ülkemizde seçim yapılacak.
Bu seçimin elbette kazanan ve kayıp edeni olacak, iktidar ve muhalefeti belirlenecek.
25 Haziranda gelmeden seçimin kesin mağlupları siyasi bir parti ile organik bir bağı olmayan ancak fanatik derecede siyasi partilerini savunan, milyonlarca insanı tekfir edecek kadar Allah’tan korkmayan, hoca, şeyh, cemaat lideri ve kanat önderleridir.
Bedi-üZaman; “Din dahilde menfi tarzda istimal edilemez.”
Seçimlerden her partinin kendilerine bir hedef belirlemekte ona göre program yapmakta ve seçim çalışmasına ona göre yapmaktadır. Hedeflerine ulaşmadıkları veya istedikleri oyu almadıkları zaman başarısız sayılacak, durum değerlendirmesi yaparak sebepleri belirlemeye ve yeni stratejiler belirleyip yollarına devam edecekler.
Seçime sayılı günler kalmasına rağmen bu seçimin kazananı ve kaybedeni ise siyasi partilerle taraftar olmaktan öteye hiçbir bağı olmayan fanatik seçmenler olacak.
Bu taraftar gurubu kalp kırmamış, yalan ve iftira atmamış, taraftarı oldukları siyasi partiye her türlü katkıyı sağlamışlarsa, saygıyı herkesimden görecekleri için şimdiden kazanan kitleler olmuşlardır.
Bir gurup fanatik tarafgir kitleler var ki şimdiden kaybetmişlerdir. Bu gurup içinde olanların büyük çoğunluğu dini bir sıfatı taşıyan ve dini siyasete alet eden Kur’an tabiriyle “Küçücük menfaatlerine alet eden” kişiler olduğudur.
Seçim süresince fanatiği olduğu siyasi partinin oyunun artması için her türlü yalan ve iftiraya başvurmaktan bir sakınca görmeyen bu kitle insanlar nezdinde ve Allah huzurunda kayıp edenlerin başından geleceklerdir. Bir Kürt atasözü “Küştiyi ber xelkida” “başkasın için ölen kişi” tabiri tamda bulara uygundur.
Siyasi bir kimliği olan kişilerin seçim dönemi içinde rakipleri olan siyasi partilere yalan ve iftira atmaları ahrette zararlarına olsa da oy getirisi yanı dünyevi çıkarları olduğu bir gerçekken siyasi bir bağı olmayan fanatik taraftarların bu yalan ve iftiraları yaygınlaştırmaları ne dünyalarına ve nede ahretlerine bir faydası olmadığıdır.
Özellikle dini bir sıfatı olan ve siyasi bir partiyle taraftar olmaktan öteye bir bağı olmayan fanatiklerin bu seçimde en çok zarar eden kitle olduğu gerçeğidir. Taraftar ve karşı tarafın saygınlığından mahrum olan bu kitleler destekledikleri ve fanatiği oldukları siyasi partiler dahi seçim süresince ses çıkarmayıp onları pohpohlasalar da içlerinde “bu kadarda olmaz” geçirip “sahtekâra güven olmaz” mantığıyla gizliden gizliye onlardan nefret ettikleridir.
İslam gibi barış ve kucaklayıcı bir dindir. Siyasilerin davasına feda etmek yalan ve yanlış bilgileri araştırmadan siyasi safını belirleyip karşı safta olanları tekfir etmek dine en büyük zararı vermekten öteye hiçbir faydasının olmadığıdır.
Bu seçimde yasa gereği olan ittifak kurma imkanlarını ne manaya geldiğini bilmeden, teknik bir anlaşmayı stratejik bir anlaşma gibi halka sunanlar “kim kimin ile ise onunla haşr olur” mantığı ile hüküm verenler, yalan ve iftiralarla halkın tercihini etkilemeye çalışanlar taraftarı oldukları siyasi partiler tarafından dahi takdir edilmedikleri, fitnenin kaynağı görüldüğü, toplumun her kesiminin nefretin kazandığı ve ahrette hesabı en çetin olacak olanlardır.
Bedi-u Zaman:
“Evet kendi fikr-i siyasisine muhalif oldukları için, din kardeşini tekfir derecesinde aşağılamak, umumun mal-ı mukaddesi olan dini, kendi taraftarlarına, meslektaşlarına daha has göstermekle, ekser nas’ta aleyhtarlık meydana getirmek, garaz-ı şahsisini, fikr-i intikamını, istirahatını, israhatı-i umumun önüne geçirmek, insanların maddi ve manevi tüm hissiyatını sömürürcesine kullanmaktan ibaret, menfaat üzerine dönen canavar bir siyasetten şeytandan sığındığımız gibi Allah’a sığınmalıyız.”
“Şeriatta yüzde dokzandokuz ahlak, ibadet, ahret ve fazilete aittir. Yüzde bir nispetinde siyasete mutealliktir.” (Divan-ı harb-i Örfi)