ŞİDDET Mİ BİZİ, BİZ Mİ ŞİDDETİ ESİR ALDIK?

Millet olarak değişen yaşam tarzımızın sancılarını çekiyoruz.

Eski güzelliklerimizden,  insani vasıflarımızdan ne kaldı?

Bir söz var ya ‘ahh o eski bayramlar’…

Aslında ‘ahh o eski hasletlerimiz’ demek daha doğru…

O güzel hasletlerimiz yitip gidince bayramların da tadı kalmadı.

Eskiden ne güzeldi!

Muteber, medeni, çevreci, disiplinli, haysiyetli, faziletli ve adildik…

Güvenilir, haram bilmez, sadık, dürüst, terbiyeli, nazik ve alçak gönüllü idik.

Vicdanlı ve yardım severdik.

Merhametli ve inançlıydık.

Deforme oldu bu güzelliklerimiz…

Gerçi halen esintileri var ama geçmişle kıyasladığımızda büyük bir erozyon ve deformasyon yaşadığımız ortaya çıkacaktır.

***

Bu güzelliklerin yerini farklı bir yaşam tarzı aldı.

Toprağından mı suyundan mı bilmiyorum ama karakter ve mizacımız değişti. Aileler kendi içine, bireyler de kendi ruh dünyalarına sıkıştı!

Akrabalık ve komşuluk bağları büyük hasar almış durumda…

Kimse kimseyi umursamıyor.

Maddiyat ve menfaat günümüzün yaşam kaynağı olarak görülüyor.

Bu iki olgu almış başını gidiyor.

Sadece bu değil…

Sertlik ve şiddete yönelim var.

Kanımızda, ruhumuzda sertlik ve asabiyet var.

Yıllardır devam eden olayların neden olduğu sosyal ve psikolojik birikim, yoksulluk ve çaresizliğin bunda mutlaka etkisi var.

Toplumun şiddet olgusunu yaşam tarzı olarak görmesi ve benimsemesi gibi ciddi bir toplumsal sorunla karşı karşıyayız.

Bu tehlikeyi gören ve tehlike olarak addeden kimse yok gibi…

***

Toplumun haleti ruhiyesi iyi değil…

Ülke genelinde ve Batman’da yaşanan aile içi problemler, cinayetler, boşanmalar, ilgisizlik ve çaresizlik toplumu yaralıyor.

Bunları derinden yaşarken devam eden terör olayları ise sorunu daha derinleştiriyor.

Ölümler, cinayetler, boşanmalar olağan hale geldi.

Fuhuş ve uyuşturucu illetleri gün geçtikçe yayılıyor.

Ama komşu komşudan bi haber…

Onu da geçtim; kardeş kardeşten bi haber…

Yaşanan derin olayların ve kayıpların bizde bıraktığı bir etki yok artık…

Yaşanan onca ölüm ve yaralanmalara tepkisiz kalıyoruz.

Morfinli bir bedenimiz var!

Toplumdan soyutlanmış bir ruh âlemindeyiz!

İnsanlığı unutmuş, vicdan ve merhametin törpülendiği bir dönem yaşıyoruz.

***

Şiddet olayların devam ettiği bir bölgede ve ülkede insanlar mutlu olabilir mi?

Geleceğe umutla bakabilir mi?

Güzel hasletlerimizden bu kadar uzaklaşmışken, toplum olarak büyük kopuşlar yaşarken özlem duyduğumuz o eski günleri tekrar yakalayabilir miyiz?

O insani ve vicdani duygularımız yeniden yeşerebilir mi?

Bir komşumuza veya dostumuza menfaatsiz selam verecek pozisyona yeniden gelebilecek miyiz?

İnsanların alışkanlıklarını bırakması veya değiştirmesi çok zordur.

Hele ki; sevgi ve saygıdan uzak ruh ve gönüllere yerleşmiş olan alışkanlıklar… İnsan büyüdükçe, kin ve nefreti öğrendikten sonra normal insani mod’a dönmesini beklemek hayal olur.

Öyle bir durumdayız ki; öldüren niye öldürdüğünü, ölen niye öldüğünü bilmiyor.

Yani durum o kadar vahim ve karışık…

Toplumların ve ülkelerin varlığını sürdürmeleri genç, dinamik ve sağlıklı bireylerin varlığıyla mümkün olur.

Geleceğimizi garanti altına almak istiyorsak, toplum olarak ciddi bir silkinmeye ihtiyacımız var.

Bunu başarabilirsek, birey ve toplum olarak geleceğe daha umutla bakarız ki; o zaman ülkemiz önündeki ve içindeki birçok engeli bertaraf etmiş olur.

Dostçakalınız...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ