- 16-10-2016 19:29
- 20260
Siyasi cinayetler, aciziyet belirtisidir!
Aciziyet ile yaygınlaşmaya başlayan bu vahşet tablosu, aynı zamanda örgütün, savunduğunu iddia ettiği değerleri de sorgulatmaktadır!
Örgüt, Kürt halkının baskı altına alındığını, ötekileştirildiğini, zulüm edildiğini, siyaset yapamaz bir hale getirildiğini iddia ediyor.
Bunlar doğru-yanlış tartışılır!
Ama bu tartışmanın olması için çatışma değil, tartışma ortamının oluşması lazım!
Silahın konuştuğu yerde ağızlar ağıt yakar, gözler ateş saçar, beyinlerde şimşek çakar…
Böyle bir ortamda da sağlıklı fikirlerin doğması, barışın tecelli etmesi söz konusu olmaz.
Devlet, Kürt milletine zulüm etti!
Eyvallah etti!
Zaten bu zulüm tablosu olmasaydı, bugün PKK da olmayacaktı!
90’lı yıllarda devlet, milletini evlerinden, barklarından, topraklarından, hayvanlarından, ağaçlarından ve bildikleri tek mesleklerinden edip, döve döve büyük şehirlere yani kurtlar sofrasına attı.
Baba suçsuz yere yediği dayağı, evinin yağmalanmasını, gururunun incinmesini, topraklarının ve hayvanlarının telef olmasını, siciline terörist yazılmasını bir tarafa bırakıp, hiç bilmediği bir şehirde hiç bilmediği işlerde çalışıp, 8–10 nüfusu geçindirmenin derdine düştü!
Köyde ağaç su ve toprakla uğraşıp en az onlar kadar saf ve temiz olan çocuklarsa, büyük şehrin büyük ve kirli sofrasıyla baş başa kaldı.
Minik yüreklerinde babalarının suçsuz yere tekme tokat yere atılması ve günlerce alıkonulup işkence çekmesinin acısı, gözlerinde barklarının, oyun alanlarının yakılmasının dehşeti, kulaklarında kesintisiz çığlık sesleri…
Bu travmatik ruh haliyle, kapanın elinde kalan bu çocuklar, büyük şehirlerde pisliklerin sofrasına meze oldular!
İçerisinde bulundukları travma, yabancısı oldukları mekanlar, babalarının maişet kaygısıyla sürekli dışarıda olması, yüreklerinde yaşatılan acının intikam dürtüsü..!
Burada hemen sistemin üniformasız militanları girdi devreye.
Bahis, kumar, kapkaç, uyuşturucu, fuhuş ve terör çeteleri!
Kim elini attıysa, onun elinde kaldı bu günahsız çocuklar!
Ama içlerinde hep yakılan köyleri, telef edilen toprak ve hayvanları, dayak yiyen babalarının acısı vardı!
Buna karşı koyacak tek yolları vardı.
O da zaten önlerinde ve her yerdeydi, PKK!
İşte böyle, Kürt halkı harap edilip, PKK abad edildi!
Şimdi de devlet diyor ki “ben hatadan döndüm, başını okşayayım birde özür dileyip cebine üç beş kuruş koyayım bu işi hemen unutun!”
Bu iş öyle kolay unutulmaz!
Bu işin tam olarak unutulup kapatılması için devletin açtığı bütün yaraları kapatıp, zulüm edenleri bertaraf edip, şefkat yüzünü gösterip, bir neslin daha dönmesini beklemesi gerekir.
Devlet üzerine düşeni yaparsa, PKK zaten kendini bitirir!
Devlet halkına kucak açar, acısını anlar, içerisinde bulunduğu travmatik ruh halini iyi analiz ederse, halk hiçbir zaman komünist bir örgütün kucağına kaçmaz.
Halk desteğini kaybeden örgüt ise gerçek yüzünü döker ortaya.
Şehirleri yakar, insanları kaçırır, okulları hastaneleri bombalar, sivilleri öldürür, sanatçıları dövdürür, siyasetçileri tehdit edip, hedef gösterir!
PKK’yı devlet büyüttü ama bugün devlet değil, kendisi kendini küçültüyor!
Uğruna savaştığını iddia ettiği bütün değerleri katlederek…
Devlet de PKK da şunu unutmamalı, savaşın kazananı, Kürt halkını kazanandır.
Yakın tarihe bakarsanız, bu kirli savaşın evreleriyle bu tezimin nasıl örtüştüğünü görürsünüz!
Kazanmak istiyorsanız, bizi kazanın!
Katletmek, aciziyet belirtisidir ve kaybetmeyi hızlandırır!
Savaşmanın da bir ahlakı vardır!
Elinde silah olmayana silah çekmek, hiçbir ahlaka sığmaz!
Ahlaki değerlerin maksimize edildiği bir toplum dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…