SİYASİLER

Dönem olarak ve içinde bulunduğumuz bu sosyo-ekonomik gelişmelerden ötürü, dik yokuşlar çıkıyoruz.

Hani demiştim ya daha önceki yazılarımda, her anlamda önümüz karakış.

Mecaz olarak kullanmış olsam da herkes, kendine düşen payı almalıydı.

Ama izlediğim kadarıyla kimselerin aldırdığı yok.

Her taraf güllük gülistanlıkmış gibi hayatı tozpembe göstermeye kalkan siyasiler, parti genel başkanları, ne zamana kadar bu oyunu oynayacaklar?

Halen küfürlü ve argolu demeçlerle, birbirlerine tehdit içerikli siyasi söylemlerle, meydan okumalarla, neredeyse ellerine kalkan ve kılıç alıp gladyatör misali arenaya çıkacaklar görünümü veriyorlar.

Bu kin ne?

Bu nefret dil’i ne?

Milli irade bunun için mi sizlere oy verdi?

Anlaşılır gibi değil.

Anlatılır gibi hiç değil.

İnanın o kadar çok irtifa kaybediyorlar ki yazmaya utanıyorum.

Ne çok isterdim başarılarını, güzel eserlerini yazmayı.

Ama nerede soğuk savaş, söylem ve kızgın cümleler varsa, adeta cımbızla çekerek, özene bezene, birbirlerine göndermelerde bulunuyorlar.

Oysa siyaset, bir bilim dalıdır.

Siyaset, bilimsel ve akademik bir dil’le pek ala yapılabilir.

Ancak yapmak için bilgili, nazik ve saygın olmak gerek.

Argo dili ve sözlüğü, bunların söylemleri ve dillerinden ötürü çok fazla miktarda kelime kazanmış durumda.

Sözüm ona bu siyasiler, her anlamda, her konuda milli iradeye ve kamuoyuna örnek olacaklar…

Amma da örnek oluyorlar.

Hiç kendilerine ve icraatlarına, söylemlerine dikkat etmiyorlar.

Bu sahnede kalmanın bir veya birden fazla kuralı mı?

Gündemi değiştirmenin ve kamuoyunun dikkatlerini farklı yönlere çekmenin bir taktiği mi?

Bilmem ki anlayan var mı?

Maalesef siyasilerimiz, uslanmıyorlar.

Ortamı geriyorlar.

Seviye ve saygınlıklarını kaybediyorlar.

Toplumun sevmediği ve asla da benimsemediği bir dil kullanıyorlar.

Dünyamızın gelişen teknolojiden ötürü çok küçüldüğü adeta minik global bir kasabaya dönüştüğünü varsayarsak herkes her şeyi görüyor ve izliyor.

Hal böyle olunca siyasilerin kendileri saygın, becerikli ve örnek olmazlarsa -ki olmuyorlar da- o halde başkalarından nasıl saygı ve ciddiyet bekleyebilirler ki?

Örneğin ABD’de bir Trump var ki tam tiyatro.

Tam bir şarlatan.

Tüm Dünya kendisine gülüyor.

Onunla alay ediyorlar.

Ben değil ülkesindeki meşhur psikiyatrlar bile kafadan kontak ve tedaviye muhtaç olduğunu yazıp çiziyorlar.

Biz onlara inanmasak bile adamın söylemleri, demeçleri, hal ve davranışları gerçekten o tezi ileri süren psikiyatr’ları fazlasıyla haklı çıkarıyor.

Bizler bunları her nasıl oluyor da görüyorsak ve köşemize taşıma gereği duyuyorsak, yakın takibimizdelerse, işte bizim siyasiler de dünya kamuoyunun gözlemleri ve takibi altındadırlar.

Üstelik de bireysel olarak sadece kendilerince değil, ülkemizin kimliğini ve temsil ettikleri makamları da kayıt altına geçirmiş olmuyorlar mı?

bu milli bir artı veya eksi olmaz mı ?

Çok pozitif, çok olumlu, insanın göğsünü kabartacak nitelikte yazılar, köşeler yazmak varken bu tür yazılar yazmak çok mu iyi oluyor?

Ne kadar üzgünüm…

Neler neler yazıyoruz?

Bizler mi  yazıyoruz?

Yoksa onların bu tür söylem ve eylemleri mi bizlere yazdırıyor?

İşte eylemin odak noktası da burası.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ