- 05-07-2019 20:48
- 17028
Siyonizim; Yahudilerin içinden çıkmış, örgütsel hareket eden çok güçlü bir topluluktur.
Genelde finans ve faiz sistemi ile ülkeleri sömürür iktidarları kendilerine bağımlı hale getirirler.
İMF, Dünya bankası ve finans kuruluşları onların egemenliği altındadır.
Medyayı kontrol eder, olayları manipüle ile halkın oy tercihi ve karar vermesinde etkili olurlar.
İktidarları belirleme veya değiştirme konusunda çok mahireler.
Çıkarına hizmet ettiği müddetçe; dindar, sosyalist, kapitalist, faşist, darbeci... iktidarda olmaları onlar için fark etmez.
Her kesim ve ideoloji ile iş birliği yapabilir, sadakat göstermezler.
"Binbir surat" var ya işte öyle bir şeyler.
Süper güç dedigimiz; abd, ab, Rusya ve dünyanın diğer ülkeleri kendi çıkarlarından çok İsrail'in çıkarlarına öncelik verirler.
Davaları için gerektiğinde canlarını dahi feda ederler.
Mevlâna mesnevisinde Kral ve Yahudi vezir hikayesinde ilginç biçimde onları anlatır.
Bu hikayeyi anlatmadan önce meydanlarda aslan kesilenler, din, iman edebiyatı yapanlar, Kur'an ve Sünnet sevdalısı olanlar iktidara geldiklerinde "Allah ve Resulü ile savaş" olan faizi "dünya gerçekleri"diyen, içki ve zinaya sessiz kalanlar aklıma gelir.
Erbakan hocanın ağır sanayi, adil düzen, milli ve manevi seferberlik hamlesine engel olanları hatırlarım.
Her neyse siz de okuyun aklınıza kimler geliyor yorumlasanız sevinirim.
Yahudi, İslam ve Hıristiyanlık'tan önce indirilmiş ilahi ve hak bir din idi.
Zaman içinde tahrif olmuş asli unutulmuştur.
Hz. İsa(as)ile yeni bir din gelmiş, siyonist yahudilerin çıkarlarına ters olmuştu.
Mevlananın kısası bundan sonra başlar.
Otoriteyi elinde bulunduran yahudiler Kral ile hıristiyanlığı yasaklamış, ağır ceza ve işkencelerle yok etmeye çalışmışlardır.
Başarılı olunmamıştı.
Padisahin Yahudi vezir varmış.
Vezir işi kökünde bitirmek için; Kulağının ve elinin kesilmesini, işkence edilmesini, ağiz ve burnunun yarılmasını, ağacin altına götürülmesini ve bir şefaatçi yardımı ile sürgün edılmesini padişahtan ister.
Padişahın hoşuna gitmesede bu teklifi kabul etmiş vezirin dediğini yapmış ve onu hıristiyanların yoğun yaşadığı bölgeye sürgün etmiştir.
Kulağı ve kolu kesilen vezirin işkence halını gören halk ona acımış ve bağırlarına basmışlardır
Vezir sohbet ve ilmiyle kısa zamanda hıristiyanlar tarafından muteber biri olmuştur.
5 Yıl boyunca onlara vaiz ve nasihat etti. Hıristiyanları kontrol altında tutan on iki gurup var idi.
Her firka ayrı bir beye tabi olmuşlardı. Bu on iki bey de bu zaman zarfinda vezirin emrine girmişler ve biat etmişler.
Hristiyan beyeri ile tabiilerin hepsi vezirin sözlerine kanmışlar, ahval ve harekatına bağımlılık göstermişlerdi.
Vezir on iki beyin her birine ayrı ve farklı yazdığı birer mektup verir.
Beş yılın sonunda müritlerini toplayıp; "Hz. İsanin kendisini çağırdığını inzivaya çekileceğini son konuşması olduğunu" söyleyen uzun bir nasihat yapar.
Konuşmadan sonra on iki beyi gizli olarak ayrı ayrı çağırır.
Her birisine; ölümünden sonra kendisini yerine vekil tayin ettiğini mektupta yazılı olduğunu diğer beylerin kendisine tabi olmalarını, tabi olmayanla savaşmasını, öldürmesini ve ya esir almasını on iki beye de ayri ayri söyler.
Bu son vasiyeti olduğunu inzivaya çekileceğini, kimse ile konuşmayacağını ve kırk gün sonra öleceğini belirtir.
Inzivaya çekilir ve kırk gün sonra kendini öldürür.
Onun ölümünden sonra o makam benim hakkımdır iddiasi ile on iki bey bir birlerine girer ve Hırstanlar arasındaki dinler savaşı başlamış olur.
Bu hikayeyi okuyunca islam alemi ve içinde bulundukları tefrika, oluşan cemaat, tarikat, siyaset... neticesi bilunmeker ve nefret dili de bunların eseri olması şüphesi.
Bu şeytani tuzağa karşı "müminler kardeştir" ilacından başka da çarenin olmadığıdır.
Selam ve dua ile