- 08-12-2019 18:02
- 17456
Yeryüzüne bir hamur olarak intikal eden insanoğluna, ikinci işlemi yapan kişidir öğretmen.
Birinci işlemi anne baba yapar. Onların yaptığı doğru işlem, öğretmenin işini kolaylaştırır. Yanlış işlem ise öğretmenin işini yokuşa sürer.
Ama iyi öğretmen, her türlü hamurdan da iyi bir ürün çıkartabilir.
Bunun içinde ailenin ve idarenin desteği şarttır.
Aile ve idare öğretmeni desteklemezse yada öğretmen niteliksizse, bu hamurun akibeti çok hayr olmaz.
Mevzu Kurtalan Anadolu Lisesinde yaşanan bir olay. Müdür bey, kız çocuklarını odasına çağırıp, genel ahlaki kurallara ve mevzuata uymayan giyim kuşamları hakkında daha önce uyardığı halde, niye durumun değişmediğini soruyor. Kız çocukları ise hem ses kaydı alıyor hemde öğretmene değil cevap vermek, adeta saldırıyorlar.
Ama bu ses kaydı, HDP’li bir vekil tarafından servis edilince, Öğretmen bey açığa alınıyor.
Ne bekleniyordu?
Öğretmen beyin, mevzuata aykırı davranmasını mı?
Kendisine bağıran öğrencilere sessiz kalmasını mı?
Kişiliğin son halini aldığı evrede “özgürlüğün dibi” naraları atmasını mı?
Birincisi, okullar eğitim öğretim yuvalarıdır. Önce eğitim, sonra öğretim. Öncelik, matematik, türkçe, sosyal öğretmek değil adam olarak eğitmektir.
Eğitmek içinde öğretmene güvenmek, belli sınırlar içerisinde ona sahip çıkmak gerekir.
Siz her öğrenciyi uyaran veya bağıranı(belli sınırlar içerisinde) açığa alırsanız, kimse eğitim işine karışmaz. Eğitilmeyen kişinin öğretim işine tabi tutularak topluma salınması da ahlaksız gençlik, adaletsiz hukuk, tüccar tıp, dandik mühendislik ve ahlaksız yöneticilik olarak bize döner.
Biz ne çektikse eğitmeden öğretmekten çektik.
Öğretim ve eğitim işini birbirinden ayırmalıyız. Eğitim işi de hamuru işlemek gibidir. Hamuru ezersiniz, su katarsınız, ısıya maruz bırakırsınız, mayalar, kıvamında bırakırsınız. Çok su, çok ısı, çok maya, hamuru bozduğu gibi azıda özelliğini kaybettirir.
Lakin en önemlisi, o hamuru sertçe yumruklamak ve sert zemine sertçe vurmaktır. Bunları yapmadığınız sürece, en iyi ölçüleri tuttursanız da en iyi kıvamı tutturamazsınız. Şimdi hamurun ezilmesi, kaldırılıp zemine vurulması, hamuru yoğuranın düşmanlığını mı gösterir, asla. İşi kuralları içerisinde yapmaktır bu, işini sevmek...
Doktorda aynısını yapar, adamı iyi etmek için bazen sıkar, bazen keser, bazen tokat atar, siz buna tıpta şiddet yada vahşet mi dersiniz?
İşi doğal ve yasal çerçevesi içerisinde yürütmezsek, ne hamur işlenir, ne doktor işini bilir!
Hem olayın çıktığı noktaya bakın, etek ve pantolon boyu!
Arkadaşlar öncelikle çıplaklığın medeniyetle doğru orantılı bir şey olmadığını öğretmemiz lazım. Müfredatta, kurtuluş savaşında bomba taşıyan çarşaflılara öcü, insanlar ölürken şampanya patlatıp ceddimize kurşun sıkanın yaşam tarzını benimseyip, keyif çatanlara medeni derseniz, bu iş olmaz.
Önce müfredatı değiştirmek lazım. Kahraman ve hain kavramlarını ve tüm kavramları tekrar bir gözden geçirmek lazım.
Milli ve manevi derken neyi kastettiğimizi bilmek lazım. Bu duyguları önce idareci ve öğretmenlerimize kazandırmamız lazım.
Sonrada milli ve manevi duygulara sahip çıkanların arkasında durmamız lazım, dağ gibi durmamız lazım.
Dağ edebiyatı yapıp, namus kabustur diyenlere, ibnelik kimliktir diyenlere, çıplaklık medeniyettir diyenlere, alkolik olmayı adam olmaktan önemli görenlere karşı…
Bugün biz kötülüğe karşı çıkıp, Fersende öğretmene sahip çıkmazsak, o hamur kokacak.
Kimse bir daha o hamura işlem yapamayacak!
O hamur balçık olarak diploma alacak ve toplumun başına bela olacak!
O bela belki de benim kızımın etek boyuna karışma diyen babayı kesecek, kim bilir!
Buna sakın felaket tellallığı demeyin.
Görünen köy deyin, rüzgar eken fırtına biçer deyin, buğday eken darı biçmez deyin…
Deyin deyin de unutmayın!
O öğretmenler tarlada yetişmiyor, o öğrencilerde tarlaya gitmiyor!
İyiler, kötüler kadar cesaretli değillerse, o iyiliklerini alın, başlarına çalın!
Nokta!
İnsanların değerlerine ve değerlerine değer katan değerlere sahip çıktıkları, değerlerini değersizleştirenlere karşı dik ve tavizsiz durabildikleri yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın….