- 12-09-2021 13:32
- 20
Devletin varlığını, sürekliliğini ve güçlü hale gelmesinin yegâne yolu; halkın iradesine uygun yasaların ve sosyal anlayışın güçlü olmasıyla mümkündür.
Bu da bireyler arasındaki maddi farklılıkları dengelemek için devletin azami çaba göstermesiyle olur.
Her ülkede olduğu gibi ülkemizde de sosyal devlet gereği yasalar çıkarılmış sosyal yardımlar adı altında; bakıma muhtaç, yaşlı, hasta, fakir ve benzeri maddi ve manevi ihtiyacı olanlara farklı adlar altında ayni ve nakdi yardımlar yapılmaktadır.
Bu yardımlar; parti, şahıs veya iktidarın bir lütfü değil, sosyal devlet anlayışın bir gereği ve yasalarla güvence altına alınan bir durumdur.
İktidarların bu yardımları kendilerinin lütfü olarak anlatmaları, yardım alanları kendilerine oy vermeleri gerektiği baskısını oluşturmaları etik olmadığı gibi doğru hiç değildir.
Yine bu yardımı alanların kendilerini mevcut iktidara borçlu ve oy konusunda kendilerini zorunlu hissetmeleri ise yanlışların büyüğüdür.
Türkiye Cumhuriyeti var oldukça da bu yardımların da var olacağıdır.
Sosyal devlet anlayışı gereği yapılan ayni ve nakdi yardımlar konusunda tüm partiler ayni hassasiyete sahiptirler.
Saadet Partisi Diyarbakır il başkanı Sayın Abdurrahman Ergin "sosyal devlet anlayışı gereği mevcut yardımları iyileştirerek devam etmesiyle beraber, ağır sanayi hamlesiyle ve üretime dönük yatırımlarla istihdam imkânlarının artırarak işsizliğe çözüm olunabileceğini ve böylece kimsenin yardıma muhtaç olmadan evini geçindirebileceğini" belirti.
Olması gereken insanları sosyal yardımlara muhtaç etmek değil, insanları üretime ve çalışmaya teşvik etmektir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
"Çalışan Allah'ın dostudur",
"Helâl yoldan kazanç aramak her Müslüman üzerine farzdır."
"Hiçbir kimse yiyecek olarak el emeğinden daha hayırlısını yememiştir. Allah'ın Resulü Davud Aleyhisselâm da el emeğini yerdi"
"Herhangi biriniz ipini sırtına alıp bir demet odun getirerek satması ve bununla Allah'ın onun şerefini koruması, istemesinden daha hayırlıdır. Zira insanlar ona istediğini ya verir ya da vermez"