- 24-01-2021 16:32
- 38
Bu üçlüyü niye bir arada kullandım diye merak etmekte haklısınız.
Bu ülkede yaşıyorsanız, her türlü kombinasyon ihtimal dahilindedir.
Oynanan oyunlar, kurulan kombinasyonlar, en olmaz denen ihtimalleri bile olağan hale getirmiş durumda.
Dün seçim olmuş, kaybedenler sanki kendilerine çok şey katmışlar gibi seçim seçim diye bağırıyorlar!
Öyle eften püften de değil, inanarak, güvenerek (!) organize bir şekilde, sonucundan emin halde...
iyi de nasıl seçim olacak, siyasi kriz yok, kavga yok, kaos yok!
Seçim yapın, iktidar siz olacaksınız diyenler, o kaos ortamını da oluşturma sözü vermişler gibi.
Bizim satılık ruhlar da, tek sıra hailinde hazır ola geçmişler.
Siyasetçiler, gazeteciler, bürokratlar, cemaatler, örgütler...
Osmanlının son dönemlerinde nasıl ki gâvurun önünde sıraya dizildilerse, yine sıraya dizilmişler.
Bize demokrasi getir, diye ağlıyorlar satılık ruhlar.
15 Temmuz’dan önce de seçim yok, kriz yok, fol yok, yumurta yokken, biri çıkıp “ben başbakan olacağım” diyordu.
Teröristler başarsaydı, muhtemelen de olacaktı.
Ama şu yasalar, ah şu yasalar, vatana ihaneti, hırsızlığı, namussuzluğu neredeyse hiç görmüyor!
İyi de bunlar 100 seçime girseler, her yüzünü de kaybederler diyeceksiniz.
Doğru, buna bende katılıyorum.
Lakin onlara söz verenler, yeter ki siz seçime girin, kazanma işi bizde demişler.
Daha önce simülasyonunu ülkemizde bazı illerde yaptıkları projeyi, son ABD seçimlerinde başarıyla realize ettiler.
İtiraz eden Trump’ı basınla, sosyal medya ile askerle, istihbaratla bastırdılar!
Koca ABD başkanı, kendini ifade edemedi, attığı tweet bile engellendi.
Bunu yapanlar, yine yaparız diyorlar ama 2023 e kadar sabırları yok.
Acil seçim istiyorlar.
Muhalefetten de bunu bekliyorlar ama muhalefetin bunu yapacak kapasitesi yok. Boğaziçi’nden gezi çıkarmaya çalıştılar, olmadı.
Cumhurbaşkanının kurmaylarının üzerine oynamaya çalıştılar, ellerinde patladı.
Dün, Devlet Bahçeli’ye aşı yapan hemşire, onu acıttı diye sopalarla dövüldü, diyerek haber yapmışlar.
Bunu bizzat canlı yayında izlemesem inanmam.
Oha yani, iftiranın, yalan haberin, manipülasyonun bile bir kalitesi olur.
“Gülnaz Şırınga adındaki hemşire, canımızı acıttı diye bizde onun canını acıttık” diye sloganda atmışlar.
İsme bak, slogana bak, kafaya bak...
Ayık olmayan bu kafadan çok çekti bu millet.
Şimdi yine birileri onu tezgâha çekmiş, sizi iktidara taşıyacağız demiş.
Onlar da buna inanmış, her denileni hazır olda evet ile karşılıyorlar.
Kimin elinde hıyar görse, tuzlukla koşuyorlar.
Üniversiteler, terör örgütleri, uydu partiler, medya, yeterli malzemeyi sağlayamadı, şimdi işin daha büyüğünü bekliyorlar.
Ah birileri bir suikast yapsa da bizde bunu birilerine yıksak, ortalığı toz duman etsek, belki seçime gideriz.
Gidersek de kesin iktidardayız, diyorlar.
Felaket tellallığı değil yaptığım.
Selçuk Özdağ ve bazı gazetecilerin darp edilmesi bunun ilk adımıydı.
Bu darp olaylarından sonraki süreci izler, bazı siyasetçi ve gazetecilerin açıklamalarını okursanız, ne demek istediğimi anlarsınız.
Yarın öbür gün iktidar veya muhalefet kanadından birileri suikasta uğrar, vefat eder veya darp edilirse yine birileri ellerinde tuzlukla koşar!
Bu tuzlukçular, seçimle hiçbir zaman iktidara gelemeyeceklerini biliyorlar.
Onun için de seçim isteyip arkadan dolanmayı düşünüyorlar.
Yoksa onlarca kez yenilmişsin, son yenilgini yeni almışsın, üstüne hiçbir şey katmadan, kendini takviye etmeden, hatta bölünmeler varken, niye tekrar seçim istersin ki?
Mantıklı değil hiç mantıklı değil!
2023’ten önce seçim olması da bunların seçimi kazanması da ihtimaller dahilinde değil.
Ama birileri başka bir ihtimali fışıldamış, birileri de buna inanmış...
O kadar inanmışlar ki Gülnaz Şırınga Hemşireyi darp etme olayına kadar gelmişler.
Belki de böyle bir isim bulmuşlar ve gerçekten de darp etmişlerdir, bunlardan buda beklenir. Hani yalanımız gerçekçi olsun hesabı...