- 01-08-2017 13:20
- 104
Kimi zaman bir toplumda ya da şehirde mevcut bir eksiklik, can sıkıcı da olsa güzel tarafından bakmak isteyen için, o toplumun temel değerlerinde bir zenginliğin ifadesidir.
Mesela Batman’da faal çalışan kaç taksi var, biliyor musunuz?
Ben de bilmiyorum ve ihtiyaç duyduğunuzda bir taksi bulabilmek güçtür.
Neden mi dersiniz?
Çünkü Batmanlı, misafirini yolda bırakmaz, kendi hususi aracıyla havaalanından alır, havaalanına bırakır, gece yarısı olsun fark etmez dileğiniz bir dostunuzu, arkadaşınızı hatta komşunuzu arayıp sizi istediği yere bırakmasını hastaneye vs götürmesini isteyebilir ve sonuç alabilirsiniz.
Kiralık araç firmaları da bu kentte çok iş yapamaz, yapamaz ki kiralık araç bulmak da zordur. Çünkü araçlar da paylaşılır, emanet edilir, eşe, dosta, konu komşuya tahsis edilir.
Aracınız da olsa çıkacağınız uzun yol için müsait değilse ya da performansı iyi değilse bir sevdiğinizle değiştirmek de mümkündür.
Çok hoşuma gitmese de hala kasa önünde hesap ödemek için tartışılan bir kentin ahalisiyiz. Dolmuşlarda duanın geçer akçe olduğu, kadına, yaşlıya yer vermesini bilen bir kentliyiz.
Görmese de çarptığınız aracın sahibini arayıp özür dileyen ve mahcup, bedeli neyse karşılamaya hazır olduğunu söyleyebilen bir toplumun ferdiyiz.
Ve bazen ekonomik düzeyi müsait değilse “önemli değil” deyip mağdurun, faili teselli ettiği bir toplum.
Çok şükür henüz o kadar bencilleşmedik…
Çünkü öyle mahallelerde büyüdük ki biz, bir tandırla birlikte tandırda pişen ateşten ekmeğe kadar paylaşılır.
Ve erkeklerle birlikte kadınların mahallenin gündeminden şehrin bütün gündemine kadar toplumun bütün nabzı o tandır ağızlarında atardı.
O tandır ve ateşinde sadece ekmek pişmezdi.
Kadınlarımızın, elleri öpülesi annelerimizin sırttan değil de tersten giydikleri kalın bir gömlekle tandırın harlanmış ateşinin içine tandırın çeperlerine yapıştırdığı bir hamurdan fazlası, uzanıp aldığı bir nar gibi kızarmış bir ekmekten fazlasıydı.
Tek katlı evlerden müteşekkil mahallelerde duvarlarımız vardı belki ama mahremiyetini muhafazası içindi evin, güvenliğin telaşı için değil.
Ve basamaksız düz zeminde kapılarımız açıktı her daim.
Her kapı susayan her çocuğun sebili, karnını doyurabileceği aş evi gibiydi.
Onun içindir ki tenekelerce alınan salça ancak yeterdi çocuklara uzatılacak ekmeklere sürülmek için.
Her çocuk on çocuk getirirdi her eve, yüzü yıkanacak, yarası temizlenecek sofraya oturtulacak.
Bugün ki gibi bırakın her cepte bir telefon, her mahallede bir, bilemedin iki telefon olurdu.
Ve her çalan telefon bütün mahalleliyi heyecanlandırır, sokaklarda çocuklar çağrıcı olarak koşturulur 10 dakika sonra tekrar çalacak telefon için haber aranana yetiştirilirdi.
Tek kanallı televizyon dönemleriydi ve her evde iki televizyon değil her mahallede ancak bir televizyon olur.
Bütün mahalleli sinema festivali gibi her gece o evde toplanılırdı.
Ve siyah beyaz izlenilen bir kovboy filminde gavurun çiftçisine özenilir kendi çiftçiliğinden mahcup utanılırdı.
Özlem büyük, yollar uzundu hayat ise kısa ama o kısa hayatın içerisinde eller daha çok uzanırdı birbirine gönüller daha çok değerdi.
Evlerimiz dardı belki ama gönüllerimiz geniş.
Evler büyüdükçe gönüllerimiz küçüldü belki ama çok şükür henüz bencilleşmedik o kadar.