- 12-07-2021 16:15
- 12-07-2021 16:17
- 4656
Çok değil, 30–40 sene önceye kadar hiçbir köyde su şebekesi yoktu.
Çeşmelerden, pınarlardan suyumuzu karşılıyorduk.
Benz de bir köyde doğdum, büyüdüm.
Köylerde o yılların yaşamını biliyorum.
1980 yılı sonrası elektrik köyümüze geldiğinde ortaokul öğrencisiydim.
O yıllara kadar tüm köylerde su ihtiyacı direk kaynağından karşılanıyordu.
Elektriğe, devasal dinamolara ve depolara ihtiyaç yoktu.
Yanlış çevre ve su politikaları ve aşırı tüketim, devasal su kuyularının açılarak yeraltı su kaynaklarının tüketilmesi sonucu yüzeyde akan su kaynakları teker teker kurudu.
Suya erişim gittikçe zorlaştı ve teknolojik marifete dönüştü.
Şimdi tıpkı şehirlerdeki gibi köylerde de su şebeke ve depo yolu ile yüzlerce metre derinlikte açılan kuyulardan elektrik gücü ile su çıkarılabiliyor.
Derinlik her gün artıyor.
Çünkü suyun yeryüzüne olan uzaklığı artıyor ve suya erişim zorlaşıyor.
Hani bir zamanlar ‘sudan ucuz’ deniyordu ya, doğanın dengesini el birliği ile bozduğumuzdan dolayı suyun da artık ciddi bir maliyeti var.
Her köyün kendine özel bir su şebekesi, buna su sağlayan bir kuyusu ve her gün yüzlerce kilovat enerji tüketimi var.
Yıllardır birçok köyde hiç kimse, su sağlayan kuyuların tükettiği elektrik parasını ödemiyor.
Prosedüre göre normalde köylerde bir komisyon aracılığı ile muhtar üzerinden tüketilen elektriğin parası ödenmesi gerekir.
Ancak muhtarların çoğu bu sorunu kendi sorunu olarak görmüyor, bu yüzden her köyün 100 binlerce elektrik borcu birikmiş.
Özelleştirilen DEDAŞ da bu konuda kendince çözüm yolu olarak her kim elektrik parasını ödemiyorsa, elektriğini kesiyor.
Geçenlerde Batman Merkezde camilerin elektriğini bile kesti.
Yani işe, ticari olarak bakıyor sadece.
Kim bu yazın ortasında susuz kalmış, kimsenin umurunda değil.
DEDAŞ, Kozluk’a bağlı kimine göre 10, kimine göre ise 40 köyde ödenmeyen elektrik borcundan dolayı köylere su temini sağlayan sayaçları mühürlemiş ve elektriği kesmiş.
Bu yazın kavurucu sıcağında elektriklerin kesilmesinin elbette hiçbir haklı ve meşru gerekçesi olamaz, ancak meselenin tek suçlusu olarak DEDAŞ’ı görmek de doğru değildir.
En az DEDAŞ kadar köy halkı da şebeke suyunu savurganlıkla heba etmekten, aşırı tüketmekten, elektrik borcunu zamanında ödememekten dolayı suçludur.
Anlayacağınız köyün en yetkilisi olan muhtarlar dâhil, su ve elektrik savurganlığında sınır tanımayan tüm köylüler de suçludur.
En basitinden bugüne kadar DEDAŞ’ın minnetli enerjisine para ödeyeceğinize, kendi elektriğinizi üretebilirdiniz.
Kurulum ücreti hariç sıfır maliyetle bioenerji veya güneş enerjisinden elektrik üreterek ihtiyacınızı karşılamanız mümkünken, bugüne kadar DEDAŞ’a kendinizi muhtaç bıraktınız.
Enerji sorunu DEDAŞ’ın insafına bırakılacak kadar basit bir sorun değildir elbette.
Bu yüzden köylüler bir an önce elektriğini üretecek çözümler bulmalıdır.