- 11-06-2018 18:53
- 14
Padişah ölmüş yerine yenisi seçilecekti, adet üzeri o ülkenin ileri gelenleri çağrılır ve bir meydanda toplanırlardı, sonra talih kuşu bırakılır kimin başına konarsa o padişah olur, her kes ona biat ederdi.
Ülkemin ileri gelenleriyle beraber en büyük hocası da çağrılmıştı, hoca da en güvendiği öğrencisi ile yola koyulmuş ve;
-Evladım talih kuşu başına konarsa ve de padişah olursan nasıl davranırsın? diye sorduğunda öğrenci;
-Hocam önce siz fikrinizi söyleyin. Deyince hoca:
-Eğer talih kuşu başıma konsa hak ve hukuka çok dikkat edecek ve adaletle hüküm ve insanların mutluluğu için elimden geleni yapacağım.
Ya siz. Öğrenci:
-Hocam ben de onlara adaletin zerresini göstermeyecek ve öyle bir zulüm edeceğim ki analarında emdikleri sütü burunlarından getireceğim. Der. Hoca çok şaşar ve
-Evladım sen ne kötü düşünceli birisin.
Talebe;
-Hocam sen fikrimi sordun bende doğru olanı söyledim. Allah her şeyi bilen ve takdir edendir.
Aralarındaki konuşama biter.
Beraberce talih kuşunun konacağı toplama alanına gidilir.
Alanda tören ve işlemlerden sonra kuş bırakılır.
Talih kuşu yüze yakın kişi içinde gider öğrencinin başına konar.
Hoca öğrencisiyle arasında geçen konuşmayı ve tehlikeyi bildiğinden olaya müdahale eder ve;
"Bu öğrencimdir benimle geldi. Alanda olma hakkına sahip değil, onu aramızdan çıkarın ve bir daha kuşu bırakın.
Ve dediği yapılır.
Tekrar talih kuşu bırakılır ve kuş gider yine öğrenciyi bulur başına konar. Meseleyi bilen hoca bir daha itiraz eder ve:
-Bu gün kuş görevini şaşırmış bu öğrenciyi kapalı bir yere koyun bir daha kuşu bırakın.
Hocanın dediğini yaparlar ve talih kuşunu bırakırlar.
Talih kuş yine bir yolunu bulup öğrencinin başına konunca, hoca yapacak bir şey olmadığını anlar, olaya rıza gösterir ve olacaklardan haberdar olduğu için hemen nesi varsa alır ve o memleketi terk eder.
Padişah olan öğrenci protokol ve biat işlemleri bitip idarenin tüm yetkililerine hakim olduktan sonra verdiği ilk fermanla halka zulüm etmeye başlar. Zulüm giderek artar öyle bir duruma gelir ki Hak aramaya gelene de haklı ve haksız olana da zulüm edilir.
Öyle bir perişanlık ki millet ne yapacağını şaşırır.
Dayanılmaz bu hal üzerine ülkenin ileri gelenleri toplanır ve;
-Bu gelirken yanında hocası vardı gidip durumu ona söyleyelim belki faydası olur düşüncesi il gidip hocayı bulurlar, zor da olsa ikna ederler. Hoca ve ahali hep beraber Padişahın yanına gelirlerken padişah nöbetçilere emir vererek;
-Şu gelen hocayı hürmetle içeri alın gerisine meydan dayağı çekip evlerine gönderin. Nöbetçiler de öyle yaparlar.
Hoca padişahın odasına girdiğinde ona gereken saygıyı gösterir hasbihal dan sonra padişah;
-Hocam söyle emrin ne?
hoca;
-Evladım biraz adalet.
paşa:
-Hocam meseleyi biliyorsun bunu benden isteme.
Hoca;
-Biraz nasihat et ahali ne yapsın ki merhamete gelesen.
Padişah:
-Onlara söyle kendilerini düzeltsinler, aralarında saygıyı, sevgiyi artırsınlar, hak hukuka riayet etsinler, iyiliklerde bulunsunlar, özellikle zenginler şımarıklığı bırakıp fakirin hakkına riayet etsinler fakirler kanatlar olsunlar o zaman bel ki?
Hoca -Diyelim bunları yaptılar insafa gelecek misin? Padişah kuru ve taşın üstüne koyduğu ağacı göstererek:
-Bu ağaç yeşerse o zaman.
Hoca: -El insaf bu ağaç hiç yeşerir mi?
padişah: -Hocam Allah'ın hikmetinde sual edilmez.
Hoca çaresiz ayrılıp durumu ahaliye anlatarak hemen o beldeden ayrılır. Ahali denilenler yapmaktan başka çareleri olmadığın anlarlar ve insafa gelip herkes kendi çapına göre hak ve adalete dikkat etmeye, zenginler cömert, fakirler kanaatkâr olmaya ve de Allah'a çokça dua etmeye başlamışlar.
Padişah bir gün bakar ki ağaç yeşermiş, hemen asker göndererek hocasını getirtir, padişahlık taht ve elbisesini çıkararak hocasına verir ve:
-Hocam benim görevim biti, şimdi de senin adaletin lazım artık padişah sensin bana müsaade gidip ilmimi tamamlayayım der.
***
Padişahlık makamına oturan hoca Hz. Ömer (ra) adaletine yakın bir anlayışla ülkeyi idare eder ve herkes hâlinden memnun olur.
"Nasıl olursanız öyle idare edilirsiniz"
Değişimi kendimizden başlatmalıyız.
Akraba, komşu, yetim, miskin, fakir, kimsesiz... Ve daha nicelerini ihmal etmemeliyiz.
Mazlumların kimliğine, cemaatine, siyasi görüşüne, ailesine, diline... Değil de mazlum oldukları için yardım etmeliyiz.
Kişilerin kusurlarını değil iyiliklerini araştıran olmalıyız.