- 14-01-2018 22:19
- 34
Toplumumuzun kaybolmamış en güzel geleneklerinden biridir, taziyeler.
Ölüsü olanın acısı paylaşılır, destek olunur, ihtiyacı giderilir…
Modernizm denen ambalajın giydirildiği bölgelerimizde kaybolmaya yüz tutmuş bu gelenek, bölgemizde zenginleştirilerek devam ettiriliyor.
Eskiden evlerde, dam ve bahçelerde bir hafta boyunca insanlar ağırlanırdı.
Bunun sıkıntılı yanları görülünce, devasa çadırlar kurulmaya başlandı.
Mahalle, köy ve dernekler, kendi isimlerine çadır yaptırıp, taziye sahiplerinin evlerinin önüne kurmaya başladı.
Öncesine göre çok pratik olmasına karşın, ısıtma soğutma ve trafiği aksatma gibi sıkıntılar çıkıyordu.
Bu kez mahallelerde taziye evleri yapılmaya başlandı.
İçine çay ocağı, yemekhane ve mescit de eklendi.
Bayanlar evde, erkekler buralarda ağırlandı.
Sonrasında bunun da ilerisine geçilip, aynı yerde ayrı giriş ile bayanlara da yer ayrıldı.
Böylelikle tüm işlem, tek yerde çok pratik, temiz ve verimli bir şekilde icra edilmeye başlandı.
Çok şükür, bu süreçte taziyelerde sigara ikramı gibi kötü gelenekler kaldırıldı ve taziye süreleri 3 gün ile sınırlandırıldı.
Yemek konusu var.
Eskiden komşular taziye evine sırayla yemek yapıp getirirlerdi.
Şimdilerdeyse taziye sahibi gelen binlerce misafire yemek hazırlayıp sunuyor.
Bu da ciddi bir maliyet olmanın yanında, büyük bir meşguliyet yaratıyor.
Son dönemde belediye her taziye için belli bir miktar yemek dağıtıyor ama bu işin tamamıyla çözülmesi gerekir.
Acısı olan hüzünlü olan ailenin, birde yemeğin organizasyonu ve masrafı ile uğraşmaması gerekir.
Sıkıntılı bir durum daha vardı;
Gelen her misafir taziye sahipleri tarafından kapıda karşılanır, oturup Fatiha okunduktan sonra, tekrardan gidip hoş geldiniz diye elleri sıkılırdı.
Bu da taziye sahiplerine çok ciddi bir yük oluşturuyordu.
Çok şükür bu alışkanlıkta kısmen revize edildi.
Artık birçok taziye evinde, taziye sahibi gelenleri girişte ve çıkışta kapı önünde karşılayıp uğurluyor.
Burada da yaşanan sıkıntı şu;
Günde binlerce kişiyi karşılayan taziye sahibinin, şapur şupur öpülmesi!
Bu durum, sağlık ve hijyenik açıdan çok sıkıntılı bir durum olmanın yanında, aynı zamanda dini açıdan da sakıncalıdır.
Erkek erkeğe veya kadın kadına öpüşmek birçok İslam âlimine göre mekruhtur.
Aynı zamanda çok da çirkin bir yaklaşımdır.
Bunun yanında yanak yanağa veya kafa kafaya temasta, taziyelerde çok uygun değildir. Ayakta zor duran iyi beslenememiş, iyi uyumamış, sürekli ayakta, kapıda sıcağa, soğuğa maruz kalan taziye sahibinin, birde binlerce kişinin cilt teması ve nefesine maruz kalması çok sakıncalı bir durumdur.
Bu durumda zaten İslam’daki musafahaya çok uymaz.
Musafaha, sarılmak, göğüs güğüse değdirip, göğsünü kardeşine açmaktır.
Bence taziyelerdeki en uygun yaklaşım, elini samimi bir şekilde(çift elle) kavrayıp, göz göze gelip o elektriği vermektir.
Göz göze gelmemek de çok çirkin bir yaklaşımdır.
Adam içeri girerken, adamın elini sıkıyor, yüzüne bile bakmadan, içeri giriyor.
Aynısını bazı taziye sahipleri de yapıyor. Adamın elini sıkarken, başka yöne bakıyor. Bu aslında eli sıkılan kişiye yapılan ağır bir hakarettir.
Ben şahsen bu durumdan çok rahatsız oluyorum.
Elimi sıkıyorsan, gözüme bakacaksın. Başka yere bakmak, amiyane tabirle sallamamaktır.
Geçen gün çok daha kötüsünü gördüm.
İşte bu, tam dayaklık adam dedim.
Taziye evi girişinde misafir ağırlıyor beyefendi, gelenlerin elini sıkmayı bırakın, tuttuğu gibi içeri doğru ittiriyor. Sanki ahırın kapısında koyunlarını sayıp, içeri doğru tıkıştırıyor.
Bende mecbur onun tezgahından geçtim.
Bırakın gözüme, yüzüme bile bakmadı, elimi sıktığı gibi içeri doğru iterek fırlattı.
Bu nasıl bir yaklaşımdır. Sıkıldıysan, yorulduysan, geç otur, kimse seni zorla oraya götürüp tutmuyor. Başkaları karşılasın, senin için özel gelenlerde, içerde seni bulur yada sen onları bulursun. Bu tarz yaklaşım, ölüye de diriye de geleneklerimize de hakarettir.
Herkes ne yaptığını, neyi niye nasıl yaptığını bilmeli ve ona göre hareket etmelidir.
İnsanların güzellikleri güzellikle yaşadığı, paylaşmayı hakkıyla eda ettiği yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…