Tefekkür ve Ölüm

Tefekkür ve Ölüm

Tefekkür kelime manası itibariyle; düşünce, düşünme ve düşünüş manasına gelir.

Kur’an’ın birçok yerinde; "Düşünmez misiniz", "tefekkür etmez misin" ve benzeri sorularla insanları tefekküre sevk eder.

Bizlerde kendimize ve nefsimize sorular sorarak kalp, akıl ve vicdanımız ile tefekkür etmeliyiz.

"Dünyaya başı boş" olarak gelmediğimizi ve "Her nefis" gibi bizlerde günü geldiğinde ölümü tadacağımızın idrakine varmaliyiz.

Uğruna bedeller ödediğimiz malımızı, dostlarımızı, akrabamızı, ehlimizi bırakacak ve amelimizle baş başa kalacağımızı bilmeliyiz.

Bediüzzaman:

"Madem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor; elbette bu ecel celladının elinden ve kabir haps-i münferidinden kurtulmak çaresi varsa, insanın en büyük ve herşeyin fevkinde bir endişesi, bir mes’elesidir. Evet çaresi var ve Risale-i Nur Kur’anın sırrıyla o çareyi iki kerre iki dört eder derecesinde kat’î isbat etmiş. Kısacık hülâsası şudur ki:

Ölüm ya i’dam-ı ebedîdir; hem o insanı, hem bütün ahbabını ve akaribini asacak bir darağacıdır. Veyahut başka bir bâki âleme gitmek ve iman vesikasıyla saadet sarayına girmek için bir terhis tezkeresidir.

Ve kabir ise, ya karanlıklı bir haps-i münferid ve dipsiz bir kuyudur veyahut bu zindan-ı dünyadan bâki ve nurani bir ziyafetgâh ve bağistana açılan bir kapıdır.

(Asa-yı Musa - 13)

Bizler ölümden korkmak yerine "i’dam-i ebediden kurtulmanın çarelerini aramalıyız.

Rıza-ı ilahı dusturumuz olmalı ki kabrimiz "zindan-ı dünyadan bâki ve nurani bir ziyafetgah ve bağistana açılan bir kapı" olsun.

Ölen için "niçin öldü", "hastalığı ne idi", "nasıl öldü" ve benzeri sorular yerine "ölen ben olsaydım" ve "Allah rızası için hangi amelim var" muhasebesini yapmalıyız.

Manevî hastalıklarımızı Kur’an’ın rehberliğinde tedavi etme yoluna gidilmeli, günahlarımız için de tövbe ve istiğfar etmeliyiz.

Aklın kabul ettiği ölüm gerçeğini kalbin de teslim olması ve ders alması için tefekkür etmeliyiz .

Allah’ın rahmetine inandığımız gibi Allah’ın gazabını da unutmamalıyız.

Her an "Af olma" umudu ve "Af olmama" korkusu içinde olmalıyız.

Allah’ın gazabından yine Allah’ın Rahmetine sığınmalıyız.

Selam ve dua ile.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ