- 14-03-2021 15:43
- 9852
Toplum olarak körlük sıkıntımız mevcut.
Bize lazım olmayan her şeye körüz!
Lazım olduğundaysa hepsini sıraya koruz!
Sağlık camiası veya sağlık ordusu dediğimiz meslek grubu, bu açıklamaya en çok uyan sınıf.
İşimiz yokken selam vermez, dua etmez, kadrini kıymetini bilmeyiz.
Dişimiz ağrıdığında, tırnağımız kırıldığında ya da gazımız sıkıştığındaysa, niye hepsi tek sıra halinde bizi beklemiyor diye kıyameti koparırız.
İşim yokken niye selam vereyim ki diyebilirsiniz.
Selam Allah’ın adı, selam vermek onun emridir, paragrafını açıp kapatalım.
Ama işimiz olmayan herkesi yok sayalım veya değersizleştirelim diye de sıradanlaşmayalım!
İnsan yaşamının devamının en önemli unsurlarından olan sağlık camiasının kıymetini bilelim.
Pandemi ile Allah bunu bildirdi hepimize ama hala anlamayanlar var!
Sağlık olmazsa, eğitim olmaz, bilim olmaz, güvenlik olmaz, güzellik olmaz, olmaz oğlu olmaz...
O zaman ne yapalım, gördüğümüz her yerde ellerine sarılıp öpelim mi? İnanın bunu hiçbir sağlıkçı istemez.
Tek istenen şey, biraz kadir kıymet.
Nasıl olacak bu?
Bazen bir selam, bazen bir gülümseme, bazen bir çiçek, idari boyutta sosyal hak, siyasi boyutta ekonomik düzenleme...
Hak ettiklerini devlet veriyor.
Aldıklarına karşılık bakmak zorundalar, biz niye onlara minnet duyalım ki?
İnsanlıktan yoksun bu soruyu cevaplandırayım.
Eğitim, sağlık ve güvenlik işi, asla bir meslek olarak düşünülmemelidir. Bunları, belli bir iş tanımı, mesaisi ve müfredatı olan iş olarak tanımlarsanız, bunların üçünden de yoksun kalırsınız.
Bu işlere ruhunuzu ve bedeninizi koymanız gerekir. Sadece zorunlulukları yerine getirirseniz, teorik olarak bazı sıfatlar alırsınız ama hiçbir zaman bu sıfatlar pratikte karşılık bulmaz. İşler yürümez, çiçekler açmaz, çocuklar koşmaz...
Bir hastaneye gittiğinizde, beyazları çekmiş, masa başında oturmuş, saçlarını yapmış, kokular sürünmüş, arkadaşına espriler yapan kişiyi sakın yadırgamayın. Onu 10 dakika sonra çıkacak bir acil durum veya ameliyatta saatlerce kan ter içinde, ayakta, aç, uykusuz, bitap olarak düşünün. Bırakın uyumayı, o durumda tuvaletini bile yapamayacak bu şahıs.
Belki namazı kaçacak o sırada. İnsan hayatı için büyük fedakarlıkta bulunacak.
O narin beden, belki de 110 kilo olan hastayı taşıyacak, bel fıtığı olacak...
Ama siz, bunları görmezsiniz ki bu durumlar hep kapalı kapılar arkasında olur.
Bunlar olurken, biz de: vayy, bunlar maaş alıyorlar, mecburlar meymenetsiz herifler diyoruz!
Siz para ve kanun ile bu işi yaparsanız, hastaneden kolay kolay sağlam adam çıkmaz.
Çok şükür ki sağlık ordumuz, onurlu ve şerefli bir şekilde, para ve tüm dünyalık beklentilerin üstünde duracak şekilde hizmet sunuyor.
Arada işi paraya döken çürük elmalar var mı?
Her kasada çürük bir elma vardır.
Siyaset, ticaret, hakim, polis, mühendis, öğretmen, kiminde az kiminde çok ama her alanda bazı çürükler vardır.
Üç beş çürük için tüm camiayı karalamak haksızlık olur.
Herkese hak ettiği saygıyı verelim.
İnsan hayatı gibi çok hassas bir işle uğraşan sağlık ordumuzun başında pıt pıt yapmayalım. Biliyorsunuz, bu işi yaparken, moral motivasyon üst sınırda olmalı.
Gereksiz muhabbetlerle onları gerip gardlarını düşürürseniz, kendi hastanızın hayatını tehlikeye atarsınız.
Şiddet işine hiç girmiyorum.
Bu insanlıkla bağdaşmayan bir durumdur.
Sadece sağlıkçıya değil tüm meslek gruplarına. Ama sağlıkçıya şiddet uygulandığında ölüm kalım savaşı veren hastalar, o sağlık hizmetinden geri bırakıldıkları için belki de o savaş kaybediyor!
Birde Allah’ınızı seviyorsanız Google doktorluğu yapmayın.
Adam 6 yıl tıp okumuş, üstüne 5 yıl ihtisas, onlarca yıl meslek tecrübesi, ona: “hocam google’de öyle demiyor ama” diyorsunuz!
O anda adamın okuduğu o dağ gibi kitaplar, 15 metreden kafasına düşüyor, gözlüğü düşüyor, rengi kaçıyor, gözleri kararıyor.
Bizim zırtık da, “vayyy, doktor bize şurat aştı”!
Yok canım, sen tek cümle ile doktorun hayatını kararttın.
Tüm tıp camiasının Tıp Bayramını kutlar, mesleklerini en iyi şartlarda icra etmelerini temenni ederim.