- 27-10-2022 00:01
- 26-10-2022 21:36
- 44
“Memleket nizamını bozan iki madde olup biri rüşvet, diğeri ise adam kayırma veya hatıra saygı idi. Bu da manevi rüşvet demektir.”
[Ahmed Cevdet Paşa]
Torpil konusunda müspet düşünceye sahip kimseleri bulamazsınız. Ama ne hikmetse torpil kayığına binmeden kendi gayretiyle karşı kıyıya geçene de çok az rast geliyoruz!
Adam kayırma…
Çokça duyduğumuz ve duyunca da yüzümüzü buruşturduğumuz, derin bir kuyunun karanlığı gibi insanı ürküten bir deyim.
Bir maraton koşusunda -herkesin şahit olduğu- 10. gelen bir koşucuya birincilik madalyası takıldığını düşünün.
Hangi vicdan kabul eder bunu?
***
Bir suç işlemeden, bir günaha girmeden veya bir kötülük yapmadan evvel, tabiatı gereği cürmü makul bir mantığa uydurmaya çalışır insan. Evvela kendini ikna eder. İkna aşamasından muvaffakiyetle çıkmadan da harekete geçmez.
“E herkes torpil yapıyor” bahanesini piyon olarak öne sürerler önce. Arkasından “Birilerini araya sokmadan iş bulmak mümkün değil” hamlesi gelir.
Bir süre sonra torpil kelimesi, insanın vicdanı gibi yavaş yavaş aşınır, aşındıkça şekil ve isim değiştirir, nihayetinde ağızlardan referans olarak çıkar.
***
Ön koşulu sınav olan herhangi bir iş için araya sokulan her türlü araç -kabul edin veya etmeyin- torpildir, referans değil.
Çünkü sınavda alınan puan, aday için referans niteliğindedir. Mülakat denilen ucube sistemde, yazılı sınavla alınan puan dikkate alınmadan yapılan her değerlendirme problemlidir.
Şöyle ki…
Bir iş başvurusunda referans kullanabilmek için sınav şartının olmaması gerekir. Sınav olmadığı için de karar merciine hakkınızda fikir verecek olan CV ve birlikte çalıştığınız insanlardır.
***
Gelelim torpile…
Torpil, kullanışlı bir maymuncuktur aslında. Bir kapıyı zorlanmadan açmanızı sağlar.
Mesela…
Oturduğunuz mahallede ismen ve cismen tanıdığınız bir âdemoğlu, aynı mahallede bir eve maymuncuk maharetiyle girdi. Alacağını aldı, geride kuru soğanı bıraktı diyelim. Anafordan geçinen bir arakçı olduğunu cemi cümle duydu ve biliyor. Bu kişiyle kim arkadaşlık eder? Kim masasına oturur? Kim ekşi ayranını içer? Hiç kimse! Hırsız sıfatını, zam gelmiş ürün etiketi gibi isminin önüne yapıştırıverirler zaman kaybetmeden. Gören tiksinir, duyan suratını buruşturur.
Hal böyleyken…
Referans dediğimiz marifetli maymuncukla kapıları açıp cebren ve hileyle bir yerleri işgal eden ve liyakati boğazlayıp tebelleş oldukları koltuklarda elde ettikleriyle avantadan geçinen bu efendilere neden itibar gösterilir?!
Neden çiçekler, hediyeler gönderilir?
Neden konfeti gibi tepelerinden tebrikler yağdırılır?
Neden janjanlı unvanlarla karşılanıp izzet ikramla ağırlanır?
Bilen beri gelsin ey ahali!
***
Torpil yapıp torpil yaptığını cümle âleme ilan eden kimseler bir nebze de olsa dürüst. Hırsız, hırsızlığını kabul ediyor son tahlilde. Ama torpil yapıp buna referans diyenlerden -itiraf etmeliyim ki- korkuyorum.
Torpili, köylü kurnazlığıyla referans olarak tarif etmeye kalkışmak bir tür savunma refleksidir aslında. Minareyi çalıp kılıfını hazırlamaktır. Bir tür ön alma gayretidir. Üstelik bununla -en ufak zekâ parıltısı taşımayan bu ucuz numarayla- çevrelerinde bulunan insanları da aptal yerine koyarlar. Oysa unuttukları bir şey var: Bir şeyin ismini değiştirmek, özünü değiştirmez.
Buna ek olarak torpil için yol tepen, eşik aşındıran ve boyun büküp kapılarda bekleyen, fakat muvaffak olamayan kimseleri de unutmamak lazım. İstediklerini elde edememiş olmaları hırsız olmadıkları anlamına gelmez. Hırsızı hırsız yapan şey, giriştiği işi nihayete erdirmesi değil; niyeti ve bu niyet doğrultusundaki eylemidir. Unutmayın, bir evi veya dükkânı soymaya kalkışıp kapı ya da pencereyi açamadığı için eli boş dönen bir kimse, yine de...