- 29-10-2018 17:08
- 11088
Merhabalar efendim.
Twitteri yoğun bir şekilde kullanan biri olarak ve bundan nispet bilgi kirliliği ve etiketlemelere maruz kalmış bir Türkiye Cumhuriyeti evladı olarak andımız tartışmalarına değinmek istedim.
Zira öyle bir konu ki suçlamaların, etiketlemelerin ardı arkası kesilmiyor. Elbette ben yargı olsam… Dileyen okusun dileyen okumasın şeklinde bir demokratik tarz benimserdim. Ama işler böyle olmuyor. Yıllar sonra 2018’te ağzındaki baklayı çıkaran bir Danıştay gördük. Tabi bu karar, liberal demokrat muhafazakar Ak Parti ve Türk Yurdu ideasıyla yola çıkmış Milliyetçi Hareket Partisi arasında sürtüşmelere yol açtı. Elbette bu gayet tabii bir beklentiydi. Çünkü oluşum ve mekasıdları yönüyle her açıdan farklı olan… Tek gayeleri milli olmak ve canım ülkemin menfaatini ve bekasını korumak olan bu iki siyasi partinin her konuda uzlaşacağını bekleyemezdik. Ama asgari ortak buluşma sebeplerinden ötürü asla kanlı bıçaklı olmayacaklarını da biliyoruz.
Zira en çetin zamanlarda ülkemizin çıkarları adına bu iki vatansever devlet büyükleri bir araya geldiler. Sayın Devlet Bahçeli küçük oyunlardan ve şahsi menfaatlerinden konu Türkiye Cumhuriyeti olunca her daim vazgeçti. Bu fedakârlığı da hatırlamadan geçmeyelim.
Peki, andımızın okunması yahut okunmaması kimi niçin rahatsız etti? İlk olarak okunmamasına inanan insanlar cihetiyle bakarsak… Bu aziz ülke aynı anda horonların tepildiği, muhacir teyzelerin eşsiz neşeleriyle yöresel oyunlarını oynadığı, Bulgar türkülerinin çığrıldığı, Kürtçe halayların çekildiği, Bektaşi dedelerin semahını oynadığı muazzam kozmopolit bir ülke.
Kültürden dile varana kadar bunca muhtelif ırkın bir arada yaşaması her ırka eşit düzen ve yasalarla muamele ile mümkün olur. Andımız ise Türküm ile başlayınca rahatsız etmesi pek tabii. Bu noktada haklı bulduğum bir cümleyi aktarmak isterim.
Reisi Cumhurun Türküm ama Türkçü değilim açıklamasını oldukça dengeli bir tutum buldum. Peki, İslami eserlerin sonuna eklenen ‘Allah Türk’ü korusun..’ Buradaki anlam Türk eşittir Müslüman olandır. Balkanlarda Müslüman olanların Türkler bizim soydaşımızdır. Biz Müslüman olduk değil de Türkleştik demeleri…
Şuna inanıyorum ki andımız yazılırken ilk başa konulan Türk kelimesi ile bahsini ettiğim koruyucu, merhametli, mazlumların limanı şifrelerini gizleyen ikinci Türk aynı Türk değil. Çünkü bu iki farklı türkün varlık gösterdiği zamanlar ve ortamlar ziyadesiyle farklı. Andımızın yazıldığı tarihlere bakarsak 1932… Reşit Galip isimli MEB bakanımızın iradesiyle ortaya çıkıyor. Reşit Galip istiklal mahkemesinin gayri hukuki tek üyesi. O dönemler tek tip Alman ırkı yaratmak için çabalanan… Kafatasçı zihniyetin had safhada olduğu zamanlar. Hatta birinci Türk Tarihi Konferansında Türk ırkının özelliklerini ‘uzun boylu’ uzun beyaz simalı, düz ve ince kemerli burunlu mavi gözlü bir ırk’ olarak tasnif etmişlerdir. Burda bahsedilen hiçbir tasnife uymasam da kendimi Türk hissediyorum ve dünyanın neresine gidersem gideyim Arap kökenime rağmen Türk olduğumu iddia edeceğim.
Evet, sapkınlık bu noktada.
Andımızdan gelen faşizan kokuları buna bağlıyorum. Yine otoriter devlet yapılanmalarını andıran bir tarzının olduğunu şahsen düşünüyorum. Ama şurada Türk kelimesine alerji duymanın da gereksizliğini ve masum bir tavır olmadığını söylemeden geçmeyeceğim. Yine bu noktada İsmet Özel’in Türk tanımına bakalım. ’Kafirle çatışmayı göze alan Müslüman’a Türk denir.’ Balkanların Müslüman olduk demek yerine Türkleştik demelerini izah eden cümle.