UCUZA YAŞIYORUZ

Sabah uyanıp evimizden çıktıktan sonra başımıza olmadık kazalar gelebilir. 

Tabi bu risk, her yer için geçerli olsa da ülkemizde biraz daha fazladır sanırım.

Yolda yürürken başımıza düşen bir saksıdan ya da hiç beklemediğimiz bir anda kafamıza düşen bir taştan yaralanabilir, belki de ölebiliriz.

Kelimenin tam anlamıyla haybeye yaşıyoruz da diyebiliriz.

Beklenmedik ya da görünmez kazalarla karşılaşmak bu ülkede öyle olası ki atlatılan kazalardan sonra “çok şanslının ucuz atlatın” demek kâfi gelir. 

Acı ama gerçek olan şey ülkemizde insan canı biraz ucuz. 

Büyük firmalarda bile eksik ya da hatalı yapılan bir işten dolayı veya ufacık bir ihmalden oluşan çok büyük kazalar meydana gelmektedir.

Bilânçosu da bir o kadar ağırdır “İNSAN CANI”         

Bir işverenseniz elbette ki çalışanınıza karşı belli yükümlülüklere sahipsinizdir.

Bunlardan bir tanesi de işçiyi koruma borcudur. 

İş sağlığı ve güvenliği kanunen belirtilmiş ve çalışanın hakları yasal yollarla güvenceye alınmıştır.

Bunun sonucunda işyerlerine İş Güvenliği Uzmanı bulundurma zorunluluğu getirilmiştir.

2012 yıllında yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında yer alan tüm iş yerleri İş Güvenliği Uzmanı görevlendirmek ile yükümlüdürler.

Herkesin de bildiği gibi ülkemizde kanunlar var. Ama o kanunları kullandığımız alanlar pek yok ya da çok kısıtlıdır.

Oysaki ne kadar önemli öyle değil mi?  İşyerlerinin denetlenmesi, eksiklerin tamamlanması hayati önem taşımaktadır.

Ayrıca çalışanlara iş güvenliği eğitimi verip iş kazalarını en askeri düzeye düşürülmesi gerekmektedir.  Ama pek çok kez maliyetleri artıran bir unsur gibi göründüğü için işveren tarafından yeterli önlemler alınmaz. 

Evet, ülkemizde halen yeterli şekilde işlemeyen bir İş Güvenlik Kanunu var

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre Türkiye, 100 bin çalışan başına ölümlü iş kazalarında Avrupa birincisi, dünyada ise üçüncü sırada.

Yani yasa koymakla çözüm bitmiyor yeterli şekilde denetlenmesi gerekiyor. 

Çok uzak bir tarih olmayan 5 Ağustos 2010’da Şili’de mahsur kalan 33 madencinin 69 gün sonra sağ salim kurtarıldığını birçoğunuz hatırlıyorsunuzdur.

Oradaki mucize, maden ocaklarında bulunması gereken yaşam odalarının olmasıydı.

Yani mucize değil iş yerinin çalışma şartlarında bulundurması zorunlu olan teçhizatı eksiksiz tamamlamış olmasından kaynaklıydı. 

İşte burada bizim ülkemizde iş kazalarından sonra söylenen “kader” kelimesinin anlamı ve gerçekliği değil de yaşanan ölümlerin bahanesi olarak çıkmaktadır karşımıza.

İş Güvenliği Uzmanlarının ve işyeri hekimlerinin maaşlarını doğrudan işverenden alması buradaki sorunun ana kaynağını oluşturuyor. 

İş Güvenlik Uzmanı, işverenin bünyesinde olduğu surece bu kazalar azalmadan devam edecektir.

Devletin İş Güvenlik Uzmanlarını kendi bünyesine alması, maaşlarının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından denetlenecek bir fondan ödenmesi sıkıntıları ortadan kaldıracaktır. Bu durum, İş Güvenlik Uzmanlarına daha etkili çalışma alanı oluşturacaktır.

İnsan canının çok ucuz olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

İş Güvenlik Yasasının hızlı bir şekilde uygulandığını görmek istiyoruz.

Ölümlerin olmadığı, çalışanların güvence içinde çalıştığı bir Türkiye olması dileğiyle… Hoşçakalın

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ